Aralık 29, 2005

Doğruyu söylemek



Susmak kolaya kaçmaktı..
Daha fazla dayanamadım belki,
belki de bu kadarı yeterdi, yine de
"nasıl başlasam utanmadan konuşmaya".
Özlüyor insan bazı şeyleri.
Hep arıyor yitirdiklerini..
Ağıt yakma ya da yas tutma zamanı değil şimdi.
Söyleyeceklerim bitti sandığım andı,gitti.
Artık anlıyorum, biliyorum aslında bitmedi...

Aralık 07, 2005

Hayallerime Dair

Bilmiyorum..
Bitmiyorlar bir türlü..
Hayır biten bi'şeyler var işte gözümün önünde..
Tükeniyor ağlatıyor her gelip gidişinde..
Artık gitti..
Kovulmadan gitti..
En iyisini etti..
Dönmemeli bir daha geri,
asla!..
//
Güzel şeyler de olmuyor değil hani..
1. sınıfa geçer geçmez,
yurt ya da eve yerleşip
Bornova'da bir iş bulup..
Her gece içip yazılar yazacağım bir hayat bekliyor beni..
Az biraz daha sabır..
Gerisi zaten gökyüzü kadar mavi..
Kendimi "ben" kurtaracağım
ve "Türkiye duyma"sa da ben kendimle gurur duyacağım!
Bulut olacağım..
yine de sevgilin serzenişte,,
işte.

Aralık 03, 2005

Söz veririm

yorulmam devam, fırtınam tamam,
hadi kalk canına yandığım savruk tembel beden,
elimde hesap soran kızın kayıp inançları,
avlanan biz değiliz korkunun naylon kanatları.
sevemedim onları
ben bi türlü
naylon öfke kuru gürültü,
ört üstümü şimdiden kirlenmeden.
çıktığın yolum, çaldığım kapım,
yetti sus canına yandığım yalan yanlış sözün,
yüzünde yanık yenik kadınlardan ödünç acı.
ağlama biz biliriz yırtılan naylon sevdaları.
sevemedim onları ben bi türlü
naylon öfke kuru gürültü,
ört üstümü şimdiden kirlenmeden.

Kasım 28, 2005

Bu sabahların bir anlamı olmalı



yastığına senin sarılıp kokunla uyumuşum
üstüm açık kalmış, üşürken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
suçum neydi?
neden böyle oldu?
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı
koltuğuna senin kıvrılıp, hayalinle uyumuşum
camlar açık kalmış, ürperirken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı







Gittiğinden beri bekLiyorum seni..
Emin oL hiç bitirmedim..
Geçmiş zamanLı cümLeLer kuramadım seninLe iLgiLi..
O kadar uzun zaman geçti..
ve ben çok özLedim seni,sesini..
Kimse senin gibi güLmedi buLutLarın ardındaki güneş misaLi..
ya da kimse ısıtamadı içimi,sen sarıLdığında ısındığı gibi..
Ama biLiyorum ki haLa kimse sevmedi benim seni sevdiğim gibi..
Sana geLmek üzere gitmek istiyorum..
GeLmemek üzere gidiyorsun..
Tüm yoLLarım sana çıkıyor,her günüm sana doğuyor..
AnLamıyorsun,beLki de anLıyor anLadığından korkuyorsun..
Nerede oLduğunu biLmiyorum..
Arayıp sana dair bi'kaç keLime söyLemek
güLüşünü duymak istiyorum..
Sonßaharım seni sensiz de seviyorum..
Bugünün hatrına geL,istersen yarın yine gidersin..
Eğer bugün geLirsen,gözyaşLarımı siLersin..
Bu sabahLarın anLamı tek ve değişmeyecek demiştim,
hatırLa.
Bir de bak şu konuşan insanLara..
O kadar çok "sus!" dedik anLamadıLar..
AğızLarına geLeni gördükLeriyLe yorumLayıp harmanLadıLar..
Sensiz boğuşmak dahi istemiyorum,güLüp geçiyorum hepsine..
BiLiyorum duymak istedikLerin yazdıkLarımın tersine..
Ama yine de soruyorum kendi kendime,
niye her sabah bu umut var içimde..?
Bu sonbaharLarın bir anLamı oLmaLı..
"Bugün"ün hatrına geL,istersen yarın gidersin..

Kasım 27, 2005

Nedensiz

Blogumla aram açıldı..
Ben yazmak istemiyorum o da yazdırmak istemiyor..
Barışacağız yakında..

Kasım 23, 2005

Broken Puppet
























Oyun başlar ve sergilenir roller..
Gözyaşları üzerine iliştirilmiş makyajı akmış maskeler..
Kasapta et seçer gibi seçer oyuncağını seyirciler..
Alır götürür sahneden..
Paramparça eder,daha aşk kendine gelmeden..
Sonra..
Kapanır perdeler ve biter seyirler..
Geride kalır kırılmış oyuncaklara ait;
"paramparça aşklar,köpekler"..

Kasım 22, 2005

Bir damla gözyaşı

tersköşe® :
başkasına sevgi vermek için sevmek lazım kendini
tersköşe® :
kendimden nefret ediyorum anlayın gerisini

Kasım 20, 2005

Kasım 17, 2005

Kasım 16, 2005

Çok uzaklarda

Mutluluk çok uzaklarda anne
bizi bırakalı

terk edeli çok oldu..
Sen de biliyorsun bir aile değiliz biz
Çoktan kaybettik,yitirdik bazı şeyleri
Sanki mutsuz olmak için dünyaya gelmişiz..
Biz diye bir şey yok anne
boşuna bir arada tutmaya çalışma,
arada kalma..
Bırak ve git bizi..
Mutluluğun peşinden git..
Bir kez gülümse n'olur ömrünün kalan yılları hatrına..
Bir kez bak hayatına ve gör yaşamadıklarını
ertlediğin yaşadıkların uğruna..
Annecim;çoktan bittik ve tükendik biz..
Birbirimizden koptuk ve parçalandık..
Başkalarının sımsıkı sarıldığı hayatlara biz hep uzaktan baktık..
Daha fazla ertleme hayatını
sarıl rüzgara ve git..
Beni düşünme
Ben de gideceğim bir yerlere..
Ama hayır boşuna sevinme..
Gideceğim yön aynı değil ki seninkiyle..
//
Paramparça aşklar köpekler değil aslında o söz
Paramparça hayatlar aileler..

Kasım 14, 2005

Kavaller

isterim bir prenses :)

Günün notu:Hiç bu kadar iğrenç hissetmedim.
Günün Tavsiyesi:Webcam'de saçma sapan pozlar verip,paylaşın.Zevkli oluyor.

Kasım 13, 2005

Gmail Davetiyesi

Hala Gmailiniz yoksa..
Nasıl alacağım,davetiyem yok diyorsanız üzülmeyin.
terskose.blogspot.com Gmail davetiyesi dağıtıyor.
Evet evet yanlış okumadınız.
churchell@gmail.com adresine mail yollayan ve yolladığı mailin konu kısmına "davetiye" yazan ilk 20 kişiye hem de..
Paylaşım çılgınlığım geldi.
Kendimi Happy Hours Vj'i gibi hissettim,gerçekten..


Günün notu:İki bayram arası davetiye yollamak sevaptır.
Günün tavsiyesi:Gmail iyi bi'şeydir maili silmenize gerek yokmuş..

Kasım 12, 2005

Serzenişte

Sözleriyle mükemmel olan.
Müziğiyle mükemmel olan.
Söyleniyle mükemmel olan.
Çalanıyla mükemmel olan.
Tamamiyle bir bütün olan ve oluşturdukları bütün tapılası olan;
VEGA...Geliyor..
Şarkıları Serzenişte radyolarda dönmeye başladı bile..
Ha gayret..Son bir "hadi ya"dan sonra "oh be nihayet" gelecek..
Herkese albümü,daha çıkmadan tavsiye ediyorum.

Ben büyüyünce Vega olacağım.Kararımı verdim.

Günün tavsiyesi yok,senenin tavsiyesi:Vega'nın yeni albümünü çıkar çıkmaz alın..Sevdiklerinize hediye yerine alın,çocuklarınıza çizgi film yerine albümü alın.Bayramlarda para yerine albüm dağıtın.Korsandan uzak durun.Hatta kaçın.
Günün Notu:Site de geliyor..İlerliyor..

Kasım 11, 2005

Orada olan adam

Mutluluğun ayrıntılarda gizli olduğunu
ya da küçük şeylerle mutlu olabildiğimi çok uzun zaman önce keşfetmiştim..
Vahiy gibi gökten de inmemişti ayrıca öğrenene kadar mutluluğu,
pek çok zorluk yaşamış ve hepsine göğüs germek zorunda kalmıştım.
Bayram sabahı harçlığı beklemek kadar işkenceliydi mutluluğa kavuşmak.
Ancak kapımı çaldığı zaman da gelen özlediğim eski bir dostummuşcasına boynuna atlar
yaşadığım acıları birdenbire unuturdum..
Hüzünleri yolcu eder,dünyaya kapılarımı açardım.
Yüzüme en güzel gülümsememi takar filozoflar gibi sokaklarda dolaşırdım.
İnsanlara mutluluk dağıtmaktı amacım;satmak değil,karşılık beklemeden vermek,paylaşmak...
Hatta böyle günlerimde;
geceleri -mağaza kapandıktan sonra- beyaz eşya mağazası önüne gelen,
yere bir döşek serip köpekleriyle birlikte üzerine uzanıp,
sevgilisi yerine battaniyeye sarılan,
vitrinden televizyon izleyen adamı düşünür hüzünlenirdim.
Onun için bir şey yapmak ister ve anneme hep:
"İlk röportajımı o adamla yapacağım." derdim.
Ben onunla iletişime geçmekte doğru yol ne acaba diye düşünürken bir şey gitti ruhumdan..
Mutluluğumdu giden..
Şimdi kendimi daha şanssız görüyorum o adamdan..

Belki de o daha mutlu sigara dumanı altında hayatı tükenen ve buna engel olamayan bu çocuktan..
Mutluluğum..Huzurum..Gitti evet..
Uzun zamandır uğramıyor dünyama..
O yokken acıların en sertlerini göğüslemekten başka,
çare kalmıyor ki bana...

Günün notu:Fotoğrafaki adamın "orada olan adam"la alakası yoktur.O kişiyle en kısa sürede -mutluluğum gelse de gelmese de- konuşup,hikayesini buraya taşıyacağım.En azından bir adı olmalı..
Günün Tavsiyesi:Mutlu değilseniz ve sebep aileniz ya da ailenizdeki kişilerden bir veya birkaçıysa imkanınız varsa ya ayrı eve çıkın ya da aileninizi değiştirin.Bakın ben ikisini de yapamıyorum ne hale geldim..

Kasım 09, 2005

Işık

Şarkılardan kalma hüzünler biriktiyorum yüreğimde..
Yaşadığım her acıyı saklıyorum belleğimde..
Bazen yüzleşmek zorunda kalıyorum biriktirdiklerimle..
İçsel yolculuğuma çıkıyorum,kendime gidiyorum..
Çok uzun yol sarfediyorum,o kadar uzağım ki kendimden...
Gerçekten yoruldum çektiklerimden..
Bazen kafamı boşaltmak istiyorum.
Gidin diyorum anılarıma,beni rahat bırakın diyorum.
Kovsam da gitmiyorlar,beni bana bırakmıyorlar..
Dünyaya buğulu gözler ardından bakıyorum hayatım boyunca..
Gözyaşlarımı biriktiriyorum gözlerimde..
İçime ağlıyorum,içime boşaltıyorum..
Kısır bir döngüyü tamamlıyorum her gün..
Bir parçası olmaktan sıkıldığım bu oyuna devam ediyorum yine de..
Rüyamda görüyorum kendimi..
Bir bahçenin ortasında oturmuş anılarımı uğurluyorum..
Hepsi vücutlara bürünüp gidiyor,uzaklaşıyor..
Sonra yatıyorum yere,çiçeklerin üstüne ve gökyüzüne bakıyorum..
Işıkla tanışıyorum.Onu çok seviyorum..
Sonra uyanıp devam ediyorm hayatıma..
Uyanıkken gece kadar karanlık..
Rüyalarımda hep özlediğim aydınlık...

Kasım 08, 2005

Bitti Sanırım

Benim gibi seni kimse sevmedi..
Sevmeyeceğini de biliyorum,biliyorsun..
Bilmiyorum hala neden kaçıyorsun,neden korkuyorsun..
Uzatıyorum ellerimi sana sen inatla itiyorsun..
Susuyorum sana,ruhuna,sen benden uzakta yaşıyorsun..
Kapıyorum kapılarımı artık..
Gelmeyeceğini biliyorum..
Gelsen de yokum.. Bu yüzden gelmek istersen gelme,haber veriyorum..
//
"Gitmeye gelmiştim
Geldim
Gidemiyorum
Gelmeye gidiyorum..."
//
Artık seni kendim kadar sevmiyorum..
Dönüş yok..
Huzurlu ol,mutlu kal..
En sevdiğim sana veda ediyorum...

Günün notu:İrem ortaya çıktı artık iyice.Hatta şarkısının adı "Hayal Et Sevgilim" imiş.Şarkıcı olmak istemiyor o hukuk okuyormuş.Şarkı hakkındaki hikayelerin hepsi uydurmaymış.Röportajı okumak isteyenler,ben de sizi seviyorum.
Günün Tavsiyesi:Hacettepe 84 veya öyle bi'şey.Ölürüm Hasretinle galiba.O şarkıyı da bulun,indirin.Senaryolar yazmayın,uydurmayın herifler yaşıyor yahu!

10



Bugün yine büyük bir zafer kazanıp 525'imizden* sağ çıkmayı başardıktan sonra ilk defa şaşırmayarak doğru binaya yöneldim ve Video Listening dersimize vaktinde yetiştim.Derse geçmeden önce bir hafta kadar önce olduğumuz Reading sınavı -vize bu değil,değil mi?!- sonuçlarını dağıtmaya başladı,benden başladı: "-Çağdaş, 10!" dediğinde ufak çaplı bir sinir krizi yaşamak üzereydim ki Öss'yi kazandığım günlere geri döndüm.Hızlı hızlı sonuç kağıdımı,sevincimi,babamın hezeyanlarını,hayal kırıklıklarımı,okula kaydımı ve daha birçok şeyi 5-6 saniye içerisinde hatırlayıp içimden "holey" -çocukluğumdan beri oley yerine,holey derim- diye bağırdıktan sonra hocaya teşekkür edip kağıdımı aldım.Mutlu oldum.Sonra derse geçmeye çalıştık ancak bir türlü olmadı.Gerek öğrencilerin mevsimi olmasa da yaşadığı bahar pıtırcığı halleri,gerekse hocamız Salih Bey'in iğrenç esprileri ki bi'kaç örnek vermeden geçmeyeceğim;
-Buraaaak,son duraak.
Öğr:-Hocam ** ne demek?
Hoca:-Ben Beşiktaşlıyım çocuğum.
Ö:-Ben size takımınızı sormadım ki..?
H:-Sormadan söylemek marifettir yavrum!
yüzünden dersimizi bir türlü yapamadık.Durumdan hoşnut bir şekilde binadan ayrıldık.

*525 hakkında bilgi almak için
sözlüğe bi' uğrayın.
Günün notu:Artık lisede okumadığım psikolojisine kendimi inandırmam gerekiyor,hayır
Marmara yerine Ege olunca insan adapte olamıyor...
Günün Tavsiyesi:Komünite'ye mutlaka uğrayın.

Kasım 07, 2005

Neşeyle başlayın her yeni güne


Garip bir mutluluk tablosu çiziyorum şu günlerde ve nedenini de çok merak ediyorum.Aslında bu ruh haline tekrar kavuşabilmiş olmam güzel bir başlangıç.Umarım devamı gelir diyorum.Yalnız sanırım biraz suyunu çıkartmaya başladım-önüme çıkan kediye,köpeğe her şeye gülümsüyorum-.Vücudumda haddinden fazla endorfin salgılanıyor,farkındayım ne yapacağımı bilmiyorum.Sanırım bu ruh hali beni bırakıp gidene kadar "pişmiş kelle" tabir edilen surat ifadesiyle dolaşacağım.
Aslında fena da olmadı sürekli yeni şeyler keşfediyorum.
Hatta bir sır açıklayayım; kendimi Amelie gibi hissetmeye başladım.
Bir tek cebimde taş biriktirip akarsu kenarına gidip onları sektirmem eksik!İşte onu da yaparsam beni imha ediniz.Yoksa bu mutluluk bu bünyeyi kendiliğinden imha edecektir.Bu yazı burada bitecektir.

Not:İki resim arasındaki 7 benzerliği siz de görebildiniz mi?
Günün tavsiyesi:
Picus okuyun.Mutlaka okuyun.Şiddetle tavsiye ediyorum.Hem hediyesi de var.Yoksa siz hala?!

Sorun Yok

Yorum kısmı düzeldi bilgilerinize...

Alttaki posta yorum yazın diye bekliyorum.(çok yüzsüzce oldu n'apayım?!)

Kasım 06, 2005

Hadi Buyrun Bakalım

İşte beklenen (!) değişiklikler gerçekleşti.
Dırınınım!

katkılarından dolayı t'tku'ya teşekkürü borç bilirim.

Kasım 05, 2005

Yemek üstü sigarasız

Parmaklarımın soğuktan klavyeye dokunurken acımasından hoşlanmaktansa,
yemek yedikten sonra sigara içmekten hoşlanırım.
//
Daha kimler var,neler yok bakmamışken ben mtlda'nın bi'şeyler yazdığını iletti Msn.
Blog yazmaktan -daha doğrusu yazamamaktan- soğuduğum günlerden birindeydim.Zaten ne kadar okumaya çalışsam da bu kitabı bir türlü anlayamıyordum.Oysa Nietzsche'yi seviyordum.Biliyorum yaşasaydı O da beni severdi.Herneyse konumuz bu değil.İşte ben bu duygularla dolup taşarken güzel bir haber verdi mtlda ve sevindirdi beni.(Ne kadar küçük şeylerle mutlu olabiliyorum değil mi?)Evet.Ufak çaplı da olsa oluşmaya başlamış olan hayran kitlemin ilk ve tek halkası sana sesleniyorum:Teşekkür ederim.Evet kazandım o lanet sınavı.Umarım iyisindir.Yapabileceğim bir şey olursa haber verebilirsin.
Ve gelecekte bu halkaya eklenerek zincirler oluşturacak diğer nesil bol bol Vega dinleyin.
Blog aşkım fişeklendi!

Korkar mısınız?

Linke tıklayın.
Oynayın.
Amaç yok tıklayabildiğiniz her şeye tıklayın,tıklayın...


Sağol Erran'cım.

Kasım 04, 2005


Bu filmi izlediğimde çok etkilenmiştim.
Anlatılmakta olan Amerika Fırsatlar Ülkesi üçlemesinin ikinci halkası olan Manderlay vizyona girdi.
Başrol Grace'i Nicole Kidman yerine Byrce Dallas Howard oynamakta.
Yönetmen yine Lars Von Trier.Üçleme Washington'la son bulacak.
Dogville'i izleyip beğenenlerin kaçırmaması gerektiği söyleniyor.
İzlemeyi düşünüyorum.Film hakkındaki yorumlarımı izledikten sonraya bırakacağım.

not:Nicole Kidman'ın olmamasına üzüldüm.

Kasım 03, 2005

Bayram geldi

En kötü bayramım buydu sanırım..
Abime söylediğim gibi:
"Bayram bizim eve gelmedi,niye gelsin ki..?"
Eski bayramlarda tattığım sevgi yok artık..
Sabah erken uyanıp hep beraber kahvaltı yaptığımız bir ailem de..
Herkes kendi derdinde,ayrı ayrı takılıyor.
Bazen birleşir gibi olup birbirini sıkıyor..
Oldum olası sevmem babaannemlere gitmeyi.
İlk onlara gittik.
İlk defa bu bayramda hem abime hem bana eşit para verdiler şaşırdım.
Piercingimi ucunu takmadığım için fark etmediler,saçlarıma laf söylemediler.
Belki de onlar da büyüdüler,bilmiyorum..
Anneanneme gitmedik.Geç oldu dedi babam.Kızdım,sustum.
Tam evin kapısından girdik,anneannem aradı.
Ben konuştum "yarın geleceğiz" dedim.
Burkuldu sesi biraz "ben de yemek yedikten sonra yatacağım o yüzden aradım" dedi.
İçimden bi'şey koptu.
Babamdan bir kez daha nefret ettim.
Balık aldığında da nefret etmiştim.
Sofrayı hazırladım.Annem pişirmeden önce mutfağımızın ortasında en ölü halleriyle yatan içi dışına çıkmış zavallılara bir kez daha baktım.
Babam bana haberleri izlemem gerektiğini söyledi.
Bilgisayarın başında olduğum için kızdı ama belli etmemeye çalıştı.
Muhtemelen aklından "bu çocuktan gazeteci olmaz" diye geçirdi.
Odadan çıktıktan sonra "olacak" dedim.
Babamdan yine nefret ettim.
Doğumgünümün yine Ramazan'a denk geleceğini öğrendim.Sinir oldum.
Mtlda okudum biraz.O'na özendim.Bugünümü yazdım biraz da ruh halimi kattım.
Ama en çok babamdan nefret ettim.
Bayramdan da bi' o kadar...
Size iyi bayramlar.
Bize uğramadı,Noel Baba gibi es geçti..

Kasım 01, 2005

Mis Sokak

Burayı özledim






not:mtlda fotoğrafı izinsiz kullandığım için özür dilerim.

Son'a yaklaşırken

Keşke hayatı sıfırlayacak gücüm olsa diyorum..
Hayatımda ne çok şeyi değiştirmek istiyorum..
//
Önce bulmak sonra kaybetmek seni..
ya da
seni sevdiğimi sanarken sevmek çektirdiklerini..
Sana göre doğru olan buydu..
Buna inanmak istedin buna inandın..
Bana sormadın bile,böyle dedin gerçeklerden kaçtın..
Oysa ben en derinimde hep seni sakladım..
Her güne senin adınla başladım..
Denizlere gözlerimden hep seni akıttım..
Benim kullandığım paranın bir gün dönüp dolaşıp senin eline geçeceğini..
Ben burdan seslenirsem belki çok kuvvetli bir rüzgarın söylediklerimi sana getireceğini..
Gecenin bir vaktinde uyanıpta adını söylediğimde senin de aniden ya uyanacağını,
ya da
beni rüyanda göreceğini düşündüm..
Bunlara inandım..
//
Yıkık dökük bir limandım..
Teknendeki ışığı hayatım sandım..
Önce biraz dinlendin ve duruldu dalgalar..
Tam tutacakken ellerinden sen başka sulara açıldın...

Ekim 31, 2005

Soğuğu yok etme çabaları

1.Avuçlara hohlamak.
2.Kolları çapraz biçimde vücuda dolayıp bir yukarı bir aşağı hareket ettirmek ve bir yandan ritmik biçimde "vııııı" veya "rııııı" demek.bknz:resim

3.Elleri Türk filmlerinde karlı anlaşmalar yapan adamlar gibi ovuşturmak.
4.Üşüdüğünü unutmaya çalışmak,ayaklarının donduğunu hissetmiyormuş gibi yapmak.
5.Battaniyeye sarılmak.
6."Yahu bizim radyatörlerimiz vardı noldular ki?" diye düşünmek.
7.Soğuktan kurtulamamak.
8.Donarak ölmek.

Bugün ki dersimizin de sonuna geldik.Bir sonraki dersimizde tekrar görüşmek üzere hoşçakalın..

not:Cenazeye merhumun tüm yakınları davetlidir.Şerbet yerine sıcak çikolata dağıtılacaktır.

Ekim 28, 2005

Kirlenmek güzeldir

Masumiyet fotoğraflarda eskiyip solmadan,
bi'kaç şey karalamak istedim...
Döndüm gibi bi'şey evet.
Özledim.
//
Evin karşısında bir ağaç var,
Yapraklarını sararttı,yakında dökecek..
Sonbahar bende kaldı,hiç gitmeyecek,
terk etmeyecek..

Ekim 18, 2005

Virgül

Bir süre yokum..
Kendinize dikkat edin.

Ekim 05, 2005

Gayret

Çok az kaldı pek yakında yine yepyeni yazılarımla sizlerle buluşacağım..
Tatil bitmek üzere..
Bir yenilikler bir değişiklikler peşindeyim neyse..

Eylül 28, 2005

Iska!

Hayatı ıskalıyorum sanırım..
Bir türlü tutturamıyorum mutluluğu,o huzur dolduran nefesi..
Hep engelleniyorum,hep bir el göğsümde..
Kulaklarımda sessiz bir çığlık,anlamsız bir korku yüreğimde..
Ruhum zifiri karanlık..
Işığın yansıması bile yok etrafımda..
Güneşten uzak yaşayan gölge insanlarla paylaşıyorum derdimi..
Paylaştıkça çoğalıyorum..
Işığı arıyorum..
Kendim için,hepimiz için arıyorum..
//
Bir yön vermeli bu hayata vakit geçmeden..
Ya da çekip gitmeli bu ömrü daha fazla ziyan etmeden..

giden bir can aslında...

Eylül 22, 2005

İzmir

İzmir'deyim..
Özleyenler olmuş çok şaşırdım.
Ben de özlemiştim aslında..
Dikkatimi çekti de hangi şehirden gitsem ardımdan ağlıyor..
İzmir'e sonbahar gelmiş.
Güneş bulutların arkasına saklanmış,bulutlar dolmuş..Ağlamak üzereler.
Ağlasınlar ki yıkansın bu kent..
Tüm kötülükleri akıtsın üzerimizden..
Kasvete,hüzüne boğsun bizi ve biz kaldırıp başımızı bakalım gökyüzüne.
Kimi özlediysek orada görelim yüzünü.
Akan yaşlarla giderelim susuzluğumuzu..
Toprak gibi bekliyorum yağmura kavuşmayı..
Yağmurum,hayat suyum..
Yağacak ve götürecek her şeyi çok uzaklara..
Yapraklar ıslanacak ve dökülecekler birer birer..
Toprağa karışacaklar teker teker..
Yürüyeceğim sonsuza kadar..
Ayaklarımın altında sarı yapraklar,başımın üzerinde ağlayan bulutlar..
Ruhumda yalnızlık ve yüreğimde sen..
Ellerim boş,gözlerim ufukta..
Bir gün yine birlikte olabilmenin umuduyla...

Eylül 19, 2005

:(

Her güzel şeyin sonu var evet..
İstanbul bitmek üzere..
Şimdilik son sabahına doğuyorum İstanbul'un..
İlk değil umarım son da olmaz..
Sonlardan nefret ediyorum,vedalardan da..
Belki kimseye veda etmeden çekip gitmeli..
Ya da bir sigara eşliğinde bu şehri terk etmeli..

Eylül 13, 2005

Benim gibi seni kimse sevmedi..Daha önce de söylemiştim bunu sana.İşte bak sonbahar geldi sonunda...Rüzgarlar estiriyorum.,tüm yaprakları döküyorum senin için..Yağmurlar yağacak belki..Fırtınalar kopacak..İşte tam orada,o fırtınanın ortasında olacağız..Sen,ben..İkimiz.Korkmayacağım hiçbir şeyden..Yanımda sen..Korkmayacaksın hiçbir şeyden.Yanında ben..Bakacağım gözlerinin içine,en derinine ve söyleyeceğim o kutsal sözleri..Önce fırtına dinecek yavaş yavaş..Damlalar kesilecek..Yapraklar düşmeyecek artık..Belli belirsiz bir gökkuşağı oluşacak tam üzerimizde..Gözlerimiz kamaşacak,gülümseyeceğiz..Şarkılar söyleyeceğiz birlikte..Gökkuşağının üzerinde yürüyeceğiz.Sonbaharın geldiği şehre bakacağız..Sen biraz sarı serpeceksin şehrin üzerine,ben biraz kahverengi..
Ben sonbaharın kahverengisi,seviyorum seni...

Eylül 11, 2005

Yalnızlığımın intiharı


Senden uzakta ve yalnızdım..
Uzağında olmam yetmiyormuş gibi bir de yalnızlığını bırakmıştın bana..
Bana koyan yalnızlık değildi sen yokken.
Senin yalnızlığına mahkum yaşamaktı asıl canımı yakan..
Her yeni güne sensiz olsam da seninle başlamaktı.

Sen yokken birçok şeyden vazgeçtim ben.
İnsanlarla konuşmaktan,sevmekten,rüyalardan,kendimden..
Bir tek beklemekten vazgeçmedim..Hep bekledim seni,sonbaharı beklediğim gibi..
Biliyordum bir gün geleceğini.Gelip beni seveceğini..
Ama bilemezdim sonbaharda geleceğini.
Sonbahar..Bana hep kaybettiklerimi getiren mevsim..
Sonbahar bana seni getiren mevsim..
Sonbahar sen..
Sonbahar ben..Sonbahar hayatımız,biz,ikimiz..
Kurumuş bir yaprağım ben sensiz..
Hayat senden gelip,akıyor bana.
Nefesim senin soluduğun hava,kanın damarlarımda..
Sen yokken kendim bile çok uzağımda..Hiçkimse yok yanımda.
Bir sen ol,bir ben ve bir de sonbahar..Zaten gerisi boş bu dünyada..

Şimdi geldin ve hayatımı geri verdin..İyi ki geldin..Çok özlemiştim.

///
N’olur yüzüme eskisi gibi bakar mısın?
Küllenmiş közlerimden bir ateş yakar mısın?
Dünya işte bu kadar küçük
Bak yine karşılaştık
Sanki her şey aynıOnca yıldan sonra
Öyle yalnızım ki ellerimden tutar mısın?
Benim için kilitli yüreğini açar mısın?
Raslantı mı desem?
Yoksa hiçbir şey mi demesem?
Sözler bazen bozar
Onca yıldan sonra
İşte gülümsedin yine
Düğümler çözülür
Sen istemesen bile
Küçük ışıklar çok uzaktan da görünür
O nasıl bir ‘ilk gün’dü hatırlar mısın?
Yitirdiklerimizi ara sıra arar mısın?
Raslantı mı desem?
Yoksa hiçbir şey mi demesem?
Sözler bazen bozar
Onca yıldan sonra
Yepyeni planlarım var, yapar mısın?
Sana çok özel bir şey sorsam kızar mısın?
Dünya işte bu kadar küçük
Bak yine karşılaştık
Sanki her şey aynı
Onca yıldan sonra
İşte gülümsedin yine
Düğümler çözülür
Sen istemesen bile
Küçük ışıklar çok uzaktan da görünür

Bülent Ortaçgil-Rastlantı Yalanı

Eylül 10, 2005

Sonßahar



Yaprakları koparacağız beraber.
Sen sarıya boyayacaksın hepsini,ben koparıp yerlere atacağım,yollara..
Biriktireceğiz hayatımız gibi yaprakları her yerde..
En güzel yaprağı seçeceğim senin için.
Seçtiğimde yeşil olacak.Seninleyken yeşil..
Sonra gitme vakti gelecek onunda.Düşmesi gerekecek diğerleri gibi.
Dudağını bükeceksin belki,gözlerin dolacak istemesen de.
Tutamayacağım kendimi son bir kez sarılacağım sana.
Sarıya boyanmış ellerini tutacağım..Öpeceğim son kez.Yüzüne bakacağım.
Koparacağım o yaprağı sana uzatacağım.Eline alıp bakacaksın bir yaprağa,bir bana..
Yapman gerekeni yapıp boyayacaksın onu da.
Kahverengi ve sarı karışımı olacak onun rengi.
Sonra ben ineceğim ağaçtan sen bakacaksın ardımdan.
Sıkı sıkı tuttuğun yaprağı bırakacaksın avuçlarından..
Döne döne inecek yere.Diğer yaprakların arasına karışacak.
Sonra bir yağmur bastıracak,aniden..Gözyaşlarım yağmur gibi akacak üzerine.
İneceksin ağaçtan yavaş yavaş ellerini yıkayacaksın yağan yağmurda.
Sarılar akacak her yere,sonbahar gidecek avuçlarından.
Sana kalan hatıram o yaprağı alacaksın yerden,
sığınacaksın altına korunmak için yağmurdan..

Eylül 09, 2005

Bu sabah

O kadar güzel bir şey ki seni düşünerek uyumak..
Seni düşünerek uyanmak..
Her sabah umutla kalkmak..Dünyaya merhaba derken seni aramak..
Bulamamak...
"Acaba" ve "keşke"lerle dolu bir dünya yaratmak..Başrolde olmak..
Seni o kadar çok seviyorum ki..
Bizi üzen neyse burda bitsin diye uğraştım aylarca..
Unuttum sandım..Adını anmadığım zaman,seni aramadığım zaman biter sandım.
Ama bilmiyordum bitmesi için gerçekten bitmesini istemem gerektiğini yani bunun imkansız olduğunu.Asla bitmesin dediğim tek hikayemsin sen benim..En güzel ve en masum..
...

Uyandım ve telefona sarıldım.Umduğumu buldum,cevap yazdım.Sonra biraz vakit geçti Bu Sabahları açmıştım ki kapı çaldı..
-Kim o?
-Kargo.
-Açıyorum 6. kat

ardından asansör bizim kata gelene kadar içimden attığım çığlıklar,yüreğimin ağzıma gelişi ve tekrar yutuşum,acaba,acaba,acaba diye içimden geçirişim..Evet hepsi 30 sn içersinde oldu.Sonra kargoyu aldım adama bir bardak su verdim.Gitti ve ben odama geçtim.Bu Sabahlar'ı başa aldım.Okudum.Okudukça ağladım.Ağladıkça okudum..Düşündüm..O kadar çok düşündüm ki..Eskiden olduğu gibi..Eski günlerime döndüm ben..O kadar özlemişiz ki birbirimizi..Hiç susmadık.Susamadık.Bilmiyorum ben elimden geleni yaptıkça niye her şey karşımda duruyor.Niye herkes engellemeye çalışıyor bi'şeyleri.Oysa ben sana o kadar muhtaç yaşıyorum ki..Bilmiyorlar.Ya da biliyorlar ve bildikleri şey rahatsız ediyor onları.Kim ne derse desin,hakkımda ne düşünürse düşünsün;bu sabahların anlamı bir tane ve değişmez..Şimdi isteyenler çekip gidebilir hayatımdan bildiklerini unutarak.İsteyen kalabilir yanımda "ben"i rahat bırakarak.
Evet,O'nu seviyorum.

Eylül 08, 2005

Bugün

Çok bekledim.
Odalarımı boşalttılar önce..İçimdeki hayatlar,aşklar geçip gitti.
Bir sen kaldın bir de yalnızlığım.
Bugün bir tek seni andım.
Sigaramı yaktım,düşündükçe ağladım...

Değirmenler

Bazen akışına bırakmak gerek gerçekten bazı şeyleri.
akarız dereler gibi denizlere
İsyan etmek yerine sabırlı olmak.Her anın değerini bilmek.Ve birlikte olabilmenin o dayanılmaz mutluluğunu hissetmek ruhunda,iliklerine kadar çekmek sigaranın dumanını.Üflememek bir türlü belki nefesimdeki dumanla birlikte içimden bir parçası da gider diye düşünmek...
belki de en güzeli böyle
İyi ki varsınlar,teşekkürler.Yetmez biliyorum.İşte sanırım bu yüzden ben sana hayatımı adıyorum.Sen varsan varım,yoksan yokum.Bunu söyleyebilmek sana.Gülümsetebilmek seni.Senin gülümsemen..İç ısıtan..Yanlış anlamalar yaşamak sonra,tekrar gülmek.Değirmenler'i Bülent Ortaçgil'den dinlemek.Seviyorsan severim gibi bir önyargıyla yaklaşmak.Ama sonunda sevmek..
Seni sevmek..Dünyayı sevmek.
Anlatmak sana sensiz neler yaptığımı ve dinlemek senden yaptıklarını.Kapatmak kapıları yine diğerlerine sanaysa sonsuza kadar,ardına kadar açmak..Her an seni düşünmek,seni özlemek..Tek bir farkla acımadan,acıtmadan.Tadına varabilmek..
Sonra yarını hesaba katmamak,dürüst olmak,sessizce değil içinden geçenleri tam anlamıyla söylemek..
Pişmanlık duymamak hiçbir sözden,hareketten.Yine olsa aynı şeyi yaparım diyebilmek.Hataları görebilmek ve sivri uçları törpüleyebilmek.
Yitirilenler için üzülmemek,yas tutmamak bugünü sevmek,düşünmek,paylaşmak!
Hayaller kurmak yine,yeniden eskisi gibi.Gerçekleşeceğini bilmek,gerçekleşeceğine inanmak..
Bizden uzak durmalarını istemek.Yaptıklarına sinirlenmek..
Güldüğünü,sıcaklığını,hissettiklerini hissedebilmek..Ağlayabilmek sevinçten ve özlemden.Sonra gülebilmek.
Planlar kurmak,sözler vermek.
Dünyadaki en güzel şey seni sevmek!

Seni Seviyorum.

Eylül 07, 2005

Zaman

Susmak için doğru zaman mı
Yoksa konuşmak için artık çok geç mi bilmiyorum..
Bazı şeyler yitirildi belki,kaybedildi..
Kumdan bir kaleydi sözcükler imkansızlığın dalgası çarptı duvarlarıma.
Aşındırdı sözcüklerimi yok etti.
Şimdilerde avaz avaz bağırıyorum adını her gece,
Kulak kesilip duymak istemen nafile..
Duyurmak istiyorum sana söylediklerimi,paylaşmak tüm hissettiklerimi.
Ama yapamıyorum bir türlü..
Çünkü aramıza gerçekliğin perdesi çekili.
Hayatımın "sen" kesiti bu sessiz çığlıklarda gizli..

Eylül 05, 2005


Çocukların oynadıkları oyunları,
Kedilerin sevgiyi hissetmeyi sevdiği gibi,
Güneşin geceye inat doğduğu gibi,
Sonbaharda dökülen yapraklar,karanlıkta uçmaya çalışan kuşlar
içimdeki sessiz çığlıklar gibi...
Seviyorum seni...

Babam Oğlum

Sevgilim ve dostum,babam oğlum,arkadaşım aşkım...
yok artık.
zaten hiç olmamış.

sadece dinle demek istiyorum,hiçbir şey düşünme.
çünkü şimdi bunlar geldi içimden.
yapamıyorum.
yapamayacağım.köprüleri tekrar yakmayacağım.
uyurken bile özlemeye mahkum kalbim biliyorum.
ama asla adını anmayacağım.
her aklıma geldiğinde bir yerimi kanatacağım.
ruhsal çöküntülerime birebir bedensel acılarım .

Eylül 04, 2005

O

Sen O'sun..

Ev

O kadar boş ve aynı zaman da o kadar dolu hissediyorum ki kendimi.Kafam tıka basa dolu bir çuval sanki.Biraz sağa veya sola eğsem düşecek gibi.Artık kafamı dengede tutmak bile yorucu..Evimdeyim.Ama kendimi buraya bile ait hissetmiyorum.Bu ev artık yuva değil biliyorum ama yuvam neresi bilmiyorum.Doyumsuzluk değil bu hiçbir şeyden zevk almıyorum.Bazen çok mutlu oluyorum bazen ölümüne sessiz,huzursuz,umutsuz ve mutsuz.Bu kadar tezat yaşamak yoruyor sanırım ruhumu,bedenimi.Yemek yerken bile yoruluyorum bu yüzden 3 öğün değil 2 öğün yiyebiliyorum.Bazen tek öğünle geçiştirdiğim bile oluyor.Ne içtiğim kahvenin tadı var ne sigaranın ne de hayatın.Her şey anlamını yitirmiş durumda.Aklım o kadar karışık ki..Çözümü bulamıyorum.Boşluktayım.En dibe sürükleniyorum.Kendime gelmek istedikçe uzaklaşıyorum.Yabancılaşıyorum.Bazen dilimin ucuna kadar geliyor söylemek istediklerim,sonra birer birer yutkunuyorum.Uzandığımda hayaller kuruyorum.Tüm dileklerim tek tek gerçekleşiyor gözümün önünde.Kendimi görüyorum.O kadar mutluyum ki..İşte gerçek "ben" oradaki.İşe yaramaz bir kopya buradaki.Kendimi hiç bu kadar mutlu görmemiştim diye düşünürken irkiliyorum birden.Kaldığım yerden devam ediyorum sonra hayatıma."Ben"im boşluktaki beni çekmem gerek.Kurtarmam gerek.Yolu bilmiyorum.Kayboldum.Uzağım,yakınım.Karlı dağların ardındayım..Kendinden uzaklaşmak dedikleri bu olsa gerek.
Bir kez daha yutkunuyorum,sonra bir kez daha...Nefesim tıkanana kadar atıyorum içime her şeyi.Ruhum kara bi delik sanki.İçime attığım her şey amaçsızca oradan oraya savruluyor.Kelimeleri toparlayamıyorum bazen.Karıştırıyorum birbirine.Gülünç durumlara sokuyorum kendimi.Bazen de endişelendiriyorum insanları.Acı çekmekten garip bir haz alıyorum.Uzaklaşıyorum,uzaklaşıyorum...
Hissedemiyorum.Kavrayamıyorum.
Bu halimi çözebilecek bir insan arıyorum.Kim olduğunu biliyorum.Yutkunuyorum.

Eylül 03, 2005

Dikil'di

Dikili bitti.
İzmir'deyim.
Ayrıntılar yarın..
Yorgunum.

Bir bitti

Anti-sigara toplulukları var üniversitelerde üye olursun sen kesin..

Tupku yorum kısmı ekle döverim!

iki gelmek üzere..
öperim!

Eylül 02, 2005

Şimdi

Şimdi kapat gözlerini..
İkiye kadar say içinden.
Ama saklambaç oynarken yaptığını yapma..Rakamları yutma.
Zaten dilinden dökülüverecek iki rakam birbiri ardına.
Sen yeter ki yavaş ol.
Huzur dol.
Önce bir de..
Sus ve bir nefes çek hayatından,bir gün...
Sonra iki gelsin geriden.
Sessiz ve derinden.
İkinin son "i"si çıkarken ağzından,
eşlik edeceğim ardından.
Birlikte tamamlayacağız ikiyi ve belki de daha birçok şeyi.
Sen saymaya başla şimdi.
Dönebilmem saatlerde gizli...

Ağustos 22, 2005

!

Ufak çaplı bir sinir harbi yaşıyorum.
evet hepsi bu
birazdan geçicek..
evet hepsi bu
bu sefer çok sinirlendim.
evet hepsi bu
bir daha İzmir'e gelipte planlar yapanın..!
evet hepsi bu
sen,sen ve sen çık'şarı.
evet hepsi bu
bir oyun,bir oyun,
EVET HEPSİ BU!

Hayret

Delirmemek elde değil..
7,8 oldu.
7,8 oldu!

Yihu

Dün Tupku ve Gözen geldi.
Gözen artık bizim,İzmir'in yani.O bir Dokuz Eylül'lü artık.
Dün buluşmamış pek güzel geçti.İyi ki geldiler.
Bir ara Tupku ve ben ayrıldık yanlarından onlara ne yapmaya gittiğimizi de söyledik tabii.
Yolda gidene kadar konuştuk.Sanırım limonlu biranın gazına geldim ve çenemi deldirdim.
Evet pişman değilim.Çenemde bir delik ve onun içinden geçmiş çubuğa tutunan bir top var.Titanyum olsa gerek.10 gün sonra değiştirebilme hakkım var bu piercingi.Çünkü büyük biraz.Benim yüzümse küçük.Hele ağzım minik.Ortaya çıkan durum çok komik.
Hayır asla resmimi yayımlamayacağım.Ben desem de inanmayın.10 gün kadar sonra bomba gibi fişşşek gibi tekrar aranızdayım.
Yeni resimler,yeni haberler,yeni bir ben ile...
Sabah sabah güldürdüm kendimi..Neyse..

Ağustos 20, 2005

Ağustos 05, 2005

Şebo

Bugün çok güzel başlamadı aslında.Ama bir şeyin başlangıcı her zaman sonuyla aynı olmuyormuş demek ki.Belki de benim tersliğimden kaynaklanıyor bilmiyorum.Muhteşem bir gece geçirdik biz.DJ'imiz 029ur'du çünkü.En büyük sürpriz bu kez Şebnem Ferah'ın da bizi dinliyor oluşuydu.İstekler yaptık onun için.O fikirlerini belirtti.Canlı yayına alamadık belki onu ama muhteşem insan telefonla alıp bilgileri 029'a yazılı olarak ulaştırdı.Sonuç olarak ben Şebo'yu burnundan 29. öpen kişi olarak kapanışı yaptım.Bir çok kez adım söylendi, umuyorum ki Şebo'nun kulağında kalır.Hafızasında kalmasını beklemiyorum ancak bu geceyi anlattığımda hatırlasın istiyorum.Sabah oldu.Gün ağardı.
Ben yarın yola çıkıyorum.Dikili'ye dönüyorum bir daha ne zaman gelebilirim bilmiyorum Ağustos sonundan önce.Ben gelene kadar Hoşçakal'ın.
Teşekkürler Didem,Özgür ve Şebnem.


seni ararken kendimi kaybetmekten yoruldum
bulduğumu zannettiğimde
kendimden ayrı düştüm
bu garip bir veda olacak
çünkü aslında hep içimdesin
ne kadar uzağa gitsem de
gittiğim her yerde benimlesin
söylenecek söz yok
gidiyorum ben
hoşçakal, hoşçakal
hoşçakal, hoşçakal
ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya
şahlanıp koşmak içimde var
hoşçakal
biraz su biraz yeşillik
her yer benim evimdir
taşırım dünyayı sırtımda
her dil benim dilimdir
ama söylenecek söz yok
gidiyorum ben
hoşçakal, hoşçakal
hoşçakal, hoşçakal
ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya
şahlanıp gitmek içimde var
hoşçakal
-------------------------------------------------------
Tupku&suspus iyi eğlenceler.
erran geldiğimde ilk seni göreceğim.
029ur bitanesin mutlu yıllar :*

herkes kendine çok iyi baksın.Bıraktığım gibi bulabilmek dileğiyle.

Ağustos 04, 2005

Ters

Hayatımda o kadar çok şey ters gidiyor ki artık terslikler düzenim arasında yer alıyor.Dün akşam akşam bir hışıma ve kıskançlık krizine kapılıp "web cam" almaya gittim.Önce alt sokaktaki bilgisayarcıya uğrayıp bir pazar araştırmasında bulunmak istedim.Ancak adam elindekileri deneyerek bakmamı önerdi kaybedecek bir şeyim yoktu -ben öyle sanıyordum en azından- İlki istediğim gibi değildi görüntü güzel değildi diğerine geçtik işte asıl film burada koptu.Yaklaşık 1,5 saat çalıştırmayı denediler ancak başarılı olamadılar.Sonunda aranıyormuş taklidi yapıp "peki tamam geliyorum" demek zorunda kaldım teşekkür edip çıktım.Eve döner miyim?Asla!Otobüse binip Kipa'ya vardığımda saat 21.30'du.İçeri girip "web cam"ime kavuştuktan sonra tekrar otobüse bindim.Yol boyunca çocuğunu taşıyan ebeveyn içgüdüsünü hissederek kutuya sarılıp koltuğumda oturdum.Eve gelip kurdum.Kurduktan sonra da bir arıza yaşadım ama hallettim.Asıl sorun,gerçek terslik şu ki bu uzay mekiği kılıklı alet işini yarım yapıyor.Tamam güzel görüntü veriyor olabilir ancak fotoğraf çekemiyor.Ya da çekiyor ancak ben çektiremiyorum.A4 Tech'in bu modeli hakkında bir bilgisi olan varsa her türlü yardıma açığım."Üzerindeki tuşa tıkla" şeklindeki seviyesi yüksek önerileriniz sizde kalsın.Araştırmacı olalım.
Resmi için tıklayın.

Ağustos 03, 2005

Hayat

Hayat benim için şu an;
kopardığım izin,internette geçirdiğim her dakika,Şebnem'i duyduğum her an,sigaradan çektiğim her nefes...
Yaşama küserim bazen.Bıkarım her şeyden.Ama biliyorum ki böyle anlarda daha çok çaba göstermeli,mücadele etmeliyim.Her şeye rağmen yaşanmaya değer bir ömrüm var.Yaralarımı çabuk sardım bu sefer.
Yeni,yine ve yeniden...

Ağustos 02, 2005

Aşk

Kader varsa benimki bu olsun
Aşk masalsa gerçek olsun



fazla söze gerek yok..

Ağustos 01, 2005

İstanbul

Tercihimi Ege Üniversitesi Gazetecilik'ten yana yapmak zorunda kaldım.
"Babam sağolsun" yazıp bir kağıda,sırtıma asmak niyetindeyim.
Sonbaharda İstanbul'dayım ama biletim sadece gidiş olmayacak!
Kırgınım,üzgünüm,mutsuzum.
İlerde yatay geçiş yapmayı düşünüyorum.
Hoşçakal diyecek meblağyı biriktirdikten sonra tabii ki.İStanbul'a giden herkes benden bir parça götürsün.Birkaç sene sonra birlikte olmak dileğiyle.
Arayan olursa kabuğumdayım...

Tercih

Tercihlerimi yapmaya gidiyorum.
Kötüyüm,gelince anlatırım..

Temmuz 20, 2005

Öss

260.779

Bitti artık.Ben üzerime düşeni fazlasıyla yaptım.
Huzurlu ve mutluyum.Yolculuk var yakında.Karşılanmaya bekliyorum!

Temmuz 10, 2005

Hasret.

Bugün geldim Dikili'den.Geldiğim gibi annemi ziyarete gittim işyerine.Pek güzel ağırlandım.Dikili gerçekten çekilecek dert değil ama katlanıyorum.Hayatımdan uzaklaştığımı hissediyorum ve körelip törpüleniyorum sanki.Eskiden olduğu gibi yazamamaktan,fotoğraflar çekememekten ve unutulmaktan korkuyorum.Dikili olayını işkence bitişi anlatacağım pek uzun olacak okumak isteyenlere artık...
Bugünün en güzel olayı O beni çok mutlu etti,aşırı mutlu etti.Sanırım her şey yoluna girdi.Yani;
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı...

Bugün O'na çok önemli şeyler söyledim ama hiçbiri yapamayacağım şeyler değildi.Akışına bırakmak en iyisi bazen.Aktı aktı ve sonunda durdu...Önce deldi geçti ruhumu sonra ataç gibi takıldı kaldı.Her şeyiyle sevmek,gözü kör olmak böyle bir şey olsa gerek...

Tekrar görüşünceye dek mutlu kalın.

Haziran 26, 2005

Yaz

Dikili'deyim.İş-tatilime başladım.İnternetten uzak kalıyorum merak edenler varsa eğer;iyiyim.Sınav da iyi geçti 1 ay sonra sonuçlarla birlikte geri geleceğim.Herkes kendine iyi baksın.Ben iyi olmaya çalışıyorum,malzeme biriktiriyorum blogum için :)Görüşmek üzere tekrar.

not:Browni listesinde beni başa alan mtlda'ya teşekkür ederim.
ouz İzmir'de olamadığım için özür dilerim.

Haziran 19, 2005

.O.

O, bir geldi.Sanki hayat durdu.O, gidene kadar zaman akmadı.Bugün sınav hiç olmadı.Hayatta hiçbi'şeyi bu kadar istemedim.Biliyorum bu sefer olacak.

1 ay sonra sonucumu buraya da yazacağım bakmıyorum bugün ve yarın internette açıklansın öyle.

Haziran 18, 2005

Dananın kuyruğu



Dün haberlerde Öss şarkısını dinlettiler.Şarkıyı bilgisayarıma yükleyemeden domaini satılığa çıkartmışlar,popüler oldu artık ne de olsa...
Hatırladığım kadarıyla;
Bu sınav girsin gözünüze (!)
Ösym gözümü (!) ye!

gibi bi'şeylerdi,çok eğlenceliydi.
Herkese başarılar.Hayallerin gerçek olması dileğiyle...
Kanser olmadan üniversiteli olayım diye değiştiriyorum dileğimi.

bu seneye ithafen;
bitti zor oldu ama bitti...

İyi yaşa

Artık hemen herkesin bileğinde bu bileziklerden görmek mümkün.Bu kadar kısa sürede böyle yayılması hayret edilecek bi'şey.Hatta korsanları bile çıktı falan filan.Buraya kadar bir sorun -korsan olayını dahil etmiyorum- yok.Aklımın almadığı;bazı insanların bu tür yiyecek,içeceklerle beslenerek,bir elinde içki bir elinde sigara tutarak hangi akla hizmet bu bilezikleri kullandığı.Hangi sağlık,hangi iyi yaşam,hangi kansere karşılık..?Bu kadar ters düşmemeli insan kendisiyle.Amacına uygun kullanmayıp artistlik yapmak isteyen kişilere de alışmak lazım galiba.Burası Türkiye...Bir bakarsın İstanbul 370 kamerayla gözetlenmeye başlar;bir bakarsın sokak çocukları ve kapkaç dizilere konu olur;bir bakarsın malikaneden yalıya taşınılır...Ülke kendi içinde ters düştükten sonra insanlar n'apsın.Dizilere inansın,programlara çıksın,cinayete kurban gitsin,özensin,hırsızlık yapsın.Kendi sonumuzu kendimiz hazırlıyoruz aslında.
Neyse nerden nereye...

Haziran 16, 2005

Mtlda için

http://www.osscografya.com/

Sayın "mtlda" Dağlı lütfen bir göz atınız.

Teknoloji

Hayret ediyorum...Kulaklıklı mikrofonlar ve "web cam"ler sayesinde insanlar yüzyüzeymiş gibi konuşabiliyorlar ve ben bu olay yeni olmasa da her seferinde hayret ediyorum.Merak ediyorum bir sınırı yok mu bu teknolojinin?
Yakında komşuluğa,sokakta gezmeye gerek kalmaz.Alışverişler bile telefonla yapılabiliyor.Hapsediyoruz kendimizi evlerimize ve bize sunulmuş nimetlerden faydalanıyoruz.İletişim kurduğumuzu sanıyoruz ama gerçek iletişimden uzak kalıyoruz.

Haziran 15, 2005

Dönüşüm

Geçen sene düzenlenen kitap fuarında bir yayınevi kampanya düzenlemişti.Belli bir sayıda kitap alana aldığı kitabın yarısı kadar da hediye kitap veriliyordu,ayrıca 10-12 taksit yapıyorlardı.O ısrar etti alalım diye hatta "hediyeleri sen seç benim sana hediyem olsunlar" bile dedi.O heyecanla klasiklerin arasına dalan biz karpuz seçer gibi kitap seçtik.Eve geldiğimde ne kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum.Ancak ben aldığım kitaplardan sadece Suç ve Ceza'yı bitirebildim bu sene.Okumayı çok istesem de yarım bıraktım birini hatta.Ama geçen gece -ince olduğu için mi bilmiyorum- bunu okumak istedim ve başlar başlamaz bitirdim.Okuduklarımdan sonra kendimi çok kötü hissettim.Sanki elmalar Gregor'un değil benim sırtıma geliyordu.O gece babamla tartışmış olmamın da bu kadar etkilenmem de rolü olduğunu biliyorum.Rüyamda Gregor ben,babası babam olmuştu çünkü...
Kitapları ucuza aldığımız için birisi "çevirileri kötüdür" demişti."Suç ve Ceza" ve "Dönüşüm" kötü değildi.Ama Zerdüşt'ü anlatım yönünden ağır olduğu ve benim kafam zaten ağzına kadar dolu olduğu,beş sayfa okuduktan sonra okuduklarımı hatırlayamadığım için yarıda bıraktım.En kısa sürede okumayı planlıyorum.
"Ucuz kitap=Kötü çeviri" ne kadar doğrudur,merak ediyorum...

Khas

bak belki işine yarar

http://www.khas.edu.tr/tercihrobotu/index.php

gorusuruz.

dedi ve gitti.teşekkür ediyorum.
bakın belki işinize yarar diyorum.

Haziran 14, 2005

Eksiklik

İşte yine aynı şey oluyor.Sanki bi'şeyi unuttum,ona bakmadım bütün sene hiç çalışmadım.Sınav yaklaştı ama ben hala onun ne olduğunu bilmiyorum.Tecrübeliyim hiç heyecan yapmam sanıyordum.Daha beter oldum.Çalıştığım için olmalı.Öss lafını duyar duymaz içimi dehşet kaplıyor.Anne karnına dönüş projeleri içersindeyim.Bütün sene tek bi'şey diledim;her yıldız kaydığında,her kahve fincanını tabağa kapattığımda,yastığa kafamı her koyuşumda ve kendimi boşlukta hissettiğim her anda.Evren bana karşılığını versin diyorum.İstanbul'un kokusu burnumdan gitmedi tüm sene.İzmir'i özlemek, "ben Beyoğlu'nda yürüyorum sen n'apıyosun?Tatilde gelicem İzmir'e." demek istiyorum...


not:Planlarda değişiklik oldu yaz tatili kapsamında ziyaret defterine altın harflerle yazılı olan İstanbul gezim sonbahara alındı.

Belki

güç senin karar senin
hata benim olsun
söz senin mertlik senin
yalan benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
gün senin hayat senin
geçmiş benim olsun
haz senin hak senin
ceza benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
yanımda hayallerimle çakmağın kalsın
çünkü belki
yakarım bu evi kurtulurum ikimizden
belki yıkarım gider ne kaldı hikayemizden
belki tutarım iki elimle sımsıkı
özlersin belki dönersin diye
düş senin dua senin
yara benim olsun
zevk senin sefa senin
cefa benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
yanımda hayallerimle çakmağın kalsın
pul senin para senin aşk benim olsun



üzerine söyleyecek pek sözüm yok.O'na.

Hım

Düğün şekeri yerine pamuk helva olsun dedim ben.

Haziran 12, 2005

Kuyruk

"Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" deyimini kullanmak için en uygun an, belki de şu an.1 haftadan daha az kalan süreyi nasıl geçireceğimi bilmiyorum.İçimde bastıramadığım bir korku var.Ne yaparsam yapayım kendimi rahatlatamıyorum.Sanırım sınavdan çıktıktan sonra huzurdan bayılabilirim.Türkiyede üniversiteye hazırlanan tüm öğrencileri teşvik edebilecek gücüm olsaydı keşke,taaruz yeri zaten kesindi.Parmağımı kıpırdatacak halim yokken,esnemeye bile üşenirken kimi teşvik edebilirim ki?Neyse gerçek hayat hep aynı zaten,rüyalar aleminde ne var ne yok bi bakıp geliyorum.
Herkese başarılar dilemeyecek kadar bencil bi insan değilim bu yüzden herkese başarılar -kendime daha çok- diliyorum.

Not:Blogumda Öss muhabbeti yapmaktan bende sıkıldım.Hergün pilav yenmiyor farkındayım.Biraz daha sabır ondan sonrası...

Haziran 11, 2005

Değişmek güzeldir

Annem saçlarını boyatmaya karar vermişti.İş kadını olmadan önce kendinde radikal değişiklikler yapmak istedi.Değişikliklere saçlarıyla başlamaya karar verdi.Seçtiğimiz renk kızıldı.Kızıl saçlı olan her şeyi beğendiğim için annem de bir "kızıl" olursa onu daha fazla seveceğimi düşünmüş olmalıyım ki boya mevzusu açılır açılmaz "kızıla boyat n'oluuur" diye inlemeye başladım.Bugün sabah kuaföre gitmiş ben uyurken.Ama ben onu 13.30 a kadar bekledim gelmeyince çıkmak zorunda kaldım.Süper bir gün geçirdim.Çok seviyorum bu insanları,buradaki dostlarımı.Tüm gün boyunca annemi ve yeni imajını merak edip durdum.Az önce büyük bir heyecanla eve geldim fakat evde kimse yoktu.Hala da yok.Annemi aradım dayımlarda kalacakmış bu gece.Babam Dikili'ye gitmiş gece gelecekmiş,abim arkadaşıyla dışarıya çıkmış.Yüzüm düştü bir an.Moralim bozuldu."Peki nasıl oldu saçların?" diyebildim."Hadi ya...Neyse görüşürüz." deyip kapattım telefonu.Sonra koridorda duran çekmeceli aynanın üzerinde bir fanus içinde duran kıpkırmızı japon balığını fark ettim.Çok mutlu oldum."Anne her şeyi kızıllaştırmanın anlamı yok" diye düşündüm.Şu an ilgiye ihtiyacım var.Bu hafızası üç saniye olan hayvan bana nasıl ilgi gösterebilir ya.Üç saniye de bir tanışmamız gerek hangi ilgiden bahsediyorum ben?
-Merhaba ben Çağdaş.
-Merhaba ben balık.
-Ya bana ilgi gösterir misin?
-He,ne?Merhaba tanışıyor muyuz?
Oof çok sıkıldım!

Haziran 10, 2005

Pof.

Bugün ne yorucu bir gündü diye hayıflanmayacağım bu sefer.En azından niyetim böyleydi blogkardeşliğine üye olmaya çalışana kadar.Önce rss istediler benden,ben ne olduğunu bilmediğim için aradım araştırdım biraz.Baktım herkesin blog adresinin sonuna atom.xml-idi sanırım- ekleniyor ben de ekledim kendiminkine yazdım.Yolladım.Bilgiler alındı,dönülecek gibi bir mesaj çıktı.Mutlu oldum.Sonra kardeşlere bir göz atayım,kimler var kimler yok bir öğreneyim dedim ve dumura uğradım.Herkes rss adresini farklı farklı yazmış ya da sonradan değiştirmiş -umarım öyledir- ve ben onca insan arasında,ucu yeni açılmış kurşun kalem gibi sivrilerek kendi rss'mi yazmışım.Çok utandım.Bir insanın hayatına terslik bu kadar mı yerleşir?!

Siz bana bakmayın hemen kardeş olun,haberdar olun,katılın.Sivrilik yapmayın.

Fark ettim ki'nin notu:Ayrıca benim gibi salakta olmayın bir satıra 3 farklı blogun sığdığını 114 kişinin 2 sayfada başka türlü olamayacağını baştan anlayın.
Buyrun istediğiniz kadar gülün şimdi.

Methiye



Sabah başladığım okuma eylemini sonlandırmış bulunmaktayım.Çok sevdiğim bir kitabı bitirmiş gibi hissediyorum kendimi.Artık "acaba diğer sayfada ne yazıyor?" diye heyecanlanamıyorum.Çünkü bitti.Çünkü ben de depresyona girdim ama bana kimse çocukların patates baskısına benzer resimlerden oluşmuş kartlar göstermedi ve ben o resimlere bakıp hayalgücümü kullanarak yorumlarda bulunmadım.Kendimi sözlüye/yazılıya hazırlanmış öğrenci gibi hissettim."Buyrun istediğiniz yerden sorun hocam." rahatlığında oturuyorum artık sandalyemde.Yarın iki sınava birden girecek olan ben değilmişim gibi geçen saniyelere,dakikalara ve hatta saatlere aldırış etmiyorum.Konumumu değiştirmiyorum.Belim tutulmuş olabilir,çenem bir daha kapanmayacak olabilir -yazıların birçoğunu ağzım açık halde okudum-.Tüm yazılar bittikten sonra gerçekten mutlu hissettim kendimi.Uzun zamandır "yeni" birisini tanıma çabam olmamıştı.Tanışmaktı birçoğu,akışına bırakmaktı.Bu sefer edinebileceğim bilgilerle donandım ve çok mutluyum.Hatta mümkünse okulumu -bu şu- okuyup mesleğimi elime aldıktan sonra kendisiyle röportaj yapmak istiyorum.Hatta okulumu okuyamasam da yine aynı mesleği yapabilmek için kendimi parçalayacağım için röportaj yapabiliriz aslında.Kurduğum hayallere bir yenisini daha eklediği için kendisine teşekkür ediyorum.Bir an kendimi hayatımı kurtarmış birine teşekkür eder gibi hissettim.Demek ki böyleymiş bu işler.İnsan hiç beklemediği bir anda konuyla alakasız da olsa bir şeye sarılabiliyormuş."Hangi yazarları okumayı seviyorsunuz?" diyecekler günün birinde.Mutlaka mtlda'yı da ekleyeceğim saydığım sayılı kişilerin arasına.Budur.Teşekkürler.


not:Fotoğrafı izinsiz kullandığım için özür dilerim.

Haziran 09, 2005

Depresyon


Az önce bir siteye rastladım.Obsesiflik hakkında bilgi arıyordum.Testler buldum."Despresyon" testini yaptım.
Soruların cevaplarını işaretlerken elimi yöneten ruhumdu sanki.İçimdeki diğer "ben".İşaretlediğim cevaplar sanki bilmediğim gerçekleri yüzüme vuruyor gibiydi.Ağır ağır okudum soruları,4 şıklı cevaplardan en uygununu işaretlemeye çalıştım.Cevaplarımın hepsinde bıkkınlık, yorgunluk, üzüntü, kaygı, karamsarlık ve daha pek çok olumsuz ruh hali sezdim.Kendimden ürktüm.Hatırlamaya çalıştım ne zamandır böyleyim diye,hatırlayamadım.Testin son sorusunu "cezalandırılmayı bekliyorum" olarak işaretledim.Cevaplarımı yollamak istedim.Sayfa bulunamadı.Sanırım cezalandırıldım.Artık mutlu bakabilirim her şeye.

Günaydın

Mutfaktan gelen "gröer" sesiyle uyandım.Küçük adımlarla mutfağa gittim.Usulca kapıyı açtım -küçükken de hep böyle yapardım- Burnuma limonlu kekin dayanılmaz kokusu geldi,annem arkasını dönüp beni görmeden acelece "N'apıyorsun,bu ses ne?" diye bağırdım.Başka biri olsaydı yanımızda,çıkan sesi bastırabilmek için bağırdığımı sanabilirdi ama annem gerçeği biliyordu.Mutfağın ortasındaydık ve gerçeği bilen 2 kişiydik;korkutan ve korkan."Kek istiyorum ben,limonata da var mı?","Yok sana kek dayına gidecek o." dedi.Biliyordum naz yaptığını,mutfağımızın ortasında iki aşık gibi nazlanıyorduk.Sonunda benden kurtulabilmek için "2 dilim veririm,fazlası yok." dedi.Ben o sırada çoktan bilgisayarı açan düğmeye basmış ekranımın aydınlanmasını bekliyordum."Tamaam." diye haykırdım odadan.Daha yüzümü bile yıkamamıştım,evet.İçimde bastıramadığım bir okuma duygusu vardı.Önüme İlyada ve Odysseia'yı koysalar,bitirene kadar kıpırdaman okuyabilirim gibi geliyordu.O sırada mtlda imdadıma yetişti,gözüme bir değişiklik çarptı."Tarihçe" diye bir şey duruyordu orada.Ne olduğunu bilmiyormuş gibi yaptım,kendi kendime;"bugün ruhumu, saçı ahenkle dans ettiren şampuanlarla yıkamış gibiyim.Bir cıvıltı,bir hareket..." dedim.Ağustos 2004'le başladım ve farkında olmadan 20 Şubat 2005'e kadar geldim.Birkaç yazıyı atlayarak okudum,itiraf ediyorum.İçimdeki okuma isteğini doyurabilmiştim.En azından ben yüzümü yıkar gelirim diyordum,o acıkana kadar.O sırada İsmail Hacıoğlu'nun şu fotoğrafı dikkatimi çekti.Sanki ben bu görünümü bir yerden hatırlıyorum ama içindeki kişi aynı değildi gibi geldi.Mercimek,Tayyip Erdoğan,Aliye,üst dudak tembelliği ve daha bir çok şey hatırladıktan sonra hazineyi buldum;Nejat İşler.Bugün bu meseleyi de aydınlığa kavuşturdum ya "ölsem de gam yemem" diyebiliyorum rahatlıkla.Yüzümü yıkamalıyım artık.

Haziran 08, 2005

Terazi.

"Herkesi parmağında oynatabilir..." böyle bir özelliğim olduğunu bilmiyordum.Hoş bilsem de uğraşmazdım galiba.Zaten bu bana ait bir yargı değil.Çoğul terazilerin içindeki tekil teraziyim ben.Biraz daha farklı yani.Öf nerden estiyse aklıma bu burç meselesi.Bugün sabah 09.30'da ilk sınavıma girdim.1,5 saat kalıp çıktım ve arkadaşımı bekledim.Diğer dersaneye yürüdük.Oradaki sınavın başlamasına yarım saat vardı.Ucuz döner yedik,belki zehirlendik.Sonra o sınavda da 1,5 saate yakın kaldım Bahane'ye gittim.İstanbul'dan arkadaşım gelmişti.Yanına gittiğimde Burak'la tavla oynuyorlardı.Onlar oyunlarını oynarken ben cumbanın biraz altında kalan asmadaki yaprakları seyrettim.Kendimce biraz hayatı sorguladım,doğrularımı yanlışlarımı tarttım,oranladım.Bir sigara daha yaktım.Sonra Logos'a geçtik.Hesabı öderken adam kimin adını yazdıracağımızı sordu Burak kız arkadaşının adını verdi.Meğer oraya hesap açtırıyormuşsun her gelişinde hesaba adını yazdırıp hesabında biriken para kadar bileklik,eski kaset falan alıyormuşsun.Bir nevi teşvik primi yani.Hoşuma gitti.Çıkışta bir an adımı hatırlamak istedim.Hatırlayamadım.İçim ürperdi,gölgeme bastım.Burak Metro'nun albümünü verdi dinlemem için.Birazdan dinleyeceğim.Şarkı sözlerini okudum,karamsar bir hava buldum.Neyse zaten ihtiyacım olan da buydu.Asansör 6. kata gelene kadar İstanbul hayali kurdum.Kısacası bugün çok yoruldum.Anlatım bozukluğu sorusunu sanırım yanlış yaptım.

Haziran 06, 2005

Bu yaza dair...

Sanıyorum bu yaz Dikili'de tezgahtar olacağım.Hatta babamın dediğine göre bu iş benim için çok önemliymiş çünkü;hayatı ve ticareti öğrenecekmişim.E ben zaten biliyorum bunları,18 yıla yakındır yaşıyorum ya?Ticaret desen e bugüne kadar hep tatil yapmadım,3 ay kadar önce 3 aylık bi tezgahtarlık dönemim oldu.Farkı ne o zamankinden?Etrafım duvarlarla çevrili değil ve mal sahibi de benim,satan da benim.Çok bir fark göremiyorum ben.Eğer şartlarımı kabul ettirebilirsem 1 Temmuz gibi Dikili sahilindeki yerimi alıyorum.Aslında benim için iyi olacak gündüz tatil yaparım,akşam da bir yandan kitap okurum,müzik dinlerim diğer yandan gelen müşteriye mal satar hoop köşe olurum.Yaza dair planlarım bitmedi tabii ki.19 Haziran sonrası 21-22 Haziran gibi bir İstanbul turu düşünüyorum -önce anneanne ziyaret edilecek,mali destek sağlanacak- .Bir türlü öğrenemediğim,sürekli birbirine karıştırdığım Taksim, Beyoğlu ve Bakırköy, Beşiktaş'ı öğrenmek ve "heh burası Beyoğlu işte" diyebilmek,Kız Kulesi'ni görebilmek istiyorum.Tabii bunları İstanbul'u gezdirebilecek bir veya birkaç kişi eşliğinde yapmam sağlığım ve kaybolmamam açısından daha iyi olacaktır.5-6 gün kalıp kendime geldikten ve -imkansız olsa da- İstanbul'a doyduktan sonra İzmir'e dönüp ailemle kucaklaşıp eşyalarımı topladıktan sonra Çandarlı'ya kankardeşimi ziyarete gitmeyi planlıyorum.Zaten Dikili-Çandarlı arası yarım saatten bile az.3 gün Çandarlı'da kalıp Dikili'ye varıp tezgahımı devralıp işimin başına geçmeyi,edindiğim kitaplardan "ilk hangisini okusam acaba?" diyerek bir eleme yapmayı ve 2 ay kadar tatil-işimin tadını çıkartmayı planlıyorum.İnternet üzerinden sonuçların açıklanacağı gün rahat bir şekilde yer bulup "cehenneme" girip damga numaramı yazdıktan sonra .... YERLEŞTİRİLDİ yazısını görüp,o an aklıma kim gelirse onu aramayı ve sevincimi kulaklarına kusmayı düşünüyorum.Belli olmaz belki o telefonun ucundaki sizlerden biri olabilir.Bir olasılık daha var o da YERLEŞTİRİLEMEDİ ile karşılaşmak.Fakat şu an kötü düşünmek istemiyorum.Biliyorum güzel günler beni bekler.

Aa.

"Üniversiteli olayım,kanser olayım."
cümlesini telaffuz edebilecek kadar sapıttım artık.Gelsin,girelim,bitsin,çıkalım.

Haziran 04, 2005



Gördüğüm en güzel gözler bu hayvana aitti.Ama adını unuttum.Tüh! Posted by Hello

Türk Ceza Kanunu

79 yıllık TCK'nın yerini 5237 sayılı TCK aldı.Yeni düzenleme sayesinde yüksek sesle müzik dinlemek veya konuşarak komşuları rahatsız etmekten tutun,cami önüne çöp dökmeye,suçu görüp bildirmemeye,kapkaça,telefon sapıklarına,işyeri tacizcilerine kadar birçok konuya hapis cezası gelmiş bulunmakta.Fakat merak ediyorum eskiden rahatça suç işleyen insanlar kaldıkları yerden devam edecekler,hapisleri dolduracaklar mı?Yoksa bu suçlardan elini eteğini çekip emekliye ayrılacaklar mı?Yaşayarak göreceğiz.

Mayıs 28, 2005

Kordon Sefası(!)


Denize karşı oturup bir sigara eşliğinde sohbet ederim genelde arkadaşımla Kordon'da.Üzerimde çok dinlendirici,huzur verici,rahatlatıcı bi etki yapar.Biraz uzansanız denize değebilecek olmanız gibi güzel ama denizin temiz olmaması gibi kötü bi özelliğe sahip olmasıyla,uzandığınızda üzerinizden akıp giden bulutları izlediğiniz çimenleriyle,yer yer bozulmuş olsa da spor yapmanız için yapılmış koşu/yürüyüş yoluyla,sevgililerin öpüşme koklaşma mekanı minik ağaçlarıyla-saklandıklarını sanıyorlar bir de-,Karşıyaka'ya ve daha ötesine bakan banklarıyla,denizin üzerinde bazen kayarmış gibi,bazense denizle kavga edermiş gibi denizi köpürterek giden vapurlarıyla,uyuyakalmış ayyaşları ve daha niceleriyle belki de İzmir'in en güzel yerlerinden birisi Kordon.Peki Kordon'u Kordon yapan bir şeyi unuttum mu?Unutmadım şimdi başlıyoruz...
Boş bulduğunuz bir banka ya da çimenlere oturursunuz önce.Niyetiniz arkadaşınızla sohbet etmek ya da yalnızsanız bu güzelliğin tadını çıkartmaktır.Ama artık çok geç.O sizi çoktan görmüştür.

Ayağında şalvarı ya da eteği,başında hafif sıyrılmış tülbenti,ağzında sakızı,elinde ya bir demet gülü ya da bir kaç baklası ve taşı,ayağında terliğiyle sallana sallana yanınıza yaklaşır.Gelir önünüze çömelir "Avrupa güzelim,Şanzelize güzelim,yakışıklım,Polat'ım,Karahanlı'm-o günlerde popüler olan dizi karekterlerinden herhangi biri olabilir- bakayım bi falına be." der.İstemezseniz ısrar eder.Resmen bulunduğu yere yapışmış gibi konuşur da konuşur.İstediğini yaptırana kadar çeşitli şeyler söyler "milyar bağışlamıcan bana gönlünden ne koparsa" en sık kullanılan yalandır.Sizin gönlünüzden kopan istediği meblağ değildir çoğu zaman.Bir de pazarlık eder öylesine baktırdığınız fal başınıza bela olur.Bir de gül satan ve şiir okuyan versiyonları vardır bunların ama isteseniz fal da bakar onlar.Soylarında olduğundan mıdır bilinmez hepsinde falcılık bir yetenek olarak bulunur.Fal baktırmazsanız ya da alışveriş yapmazsanız ya bir beddua eder size giderken ya da bir küfür yersiniz taa gönlünden.İşte bu durumlara karşı kullandığım en etkili silahımdı "inanmıyorum hiç oturma sağol teyzecim" demek ancak dün biri "fala inanma falsız da kalma yabancı mısın sen yakışıklım?" dedi.Artık hiçbir sözcüğün etkili olmadığı bu tüccarlara karşı ya at üstünde dolaşan İngiliz polisi havasındaki Türk polislerimizden yardım isteyeceğim ya da duymazdan gelip konuşmama devam edeceğim.Biliyorum ki duymamış gibi yapsam "hişş sana diyorum" diyerek dürtecek kadar gururlu(!) şahsiyetler bunlar...
Neyse falcıya inanma falcısız da kalma hayat felsefesindeki bu insanların Kordon'u terk etmesi dileğimdir.

Son'a yaklaşırken...



Çemberimde Gül Oya...Benim için bir "dizi" olarak başladı,bir dost gibi devam etti ve bir hayat dersi gibi son bulmak üzere...İlk bölümünden itibaren sımsıkı sarılmıştım.Benim için bir dizi değildi sanki onlar hep özlediklerim,tanımasam da çok sevdiklerimdi.Sanki onlardan biriydim.Konaklarının olduğu sokakta oturuyordum hatta komşu bile sayılabilirdik.Onlar ekrana yansıyan yüzlerdi,ben kendi karanlığında yaşayan biriydim.Ekrana yansıyan her manzarada,her karede,kulağıma gelen her seste,sözcükte hep o çok özlediğim şeyleri buldum ben.Evet onlarla aynı dönemde yaşamış,tam tarihini bilmesem de bir vakitler ölmüş ve 87 yılında bir başka insan olarak geri dönmüşüm ben dünyaya.Böyle olduğuna inanıyorum.Beni mutlu eden şeye inanıyorum.Ben artık mutluluğu inandığım şeylerde arıyorum.İnsana aptal muamelesi yapan yarışmalar,cılkı çıkmış diziler,halkı kendine esir etmiş magazin programları arasında bir kardelen gibiydi benim için.Kendi halinde,kendi kitlesini etkiledi ve solmak üzere...Dilerdim benimle birlikte büyüsün Ercan.Feriha'nın ilkokula başladığı zamanları da görebileyim.Ama öyle olamadı işte.Bir bir tamamlanmaya başladı yap-boz.Parçalar yerine oturmaya devam edecek.Son parça yerine otuduğunda ne halde olurum bilmiyorum.Şu an gözlerim şiş.Biriktirdiklerimi boşaltma isteğimden miydi yoksa gerektiği için miydi bilmiyorum ama çok ağladım.Akıttığım her damlaya içimdeki zehiri kattım.Nefretten,kıskançlıktan,anlayışsızlıktan kurtulmaya çalıştım.İnsan olmak amacındayım.Aynı yaşa geldiğimizde karşıdaki apartmanda oturan 80'lik dede gibi 20 yaşındaki "delikanlı"lara ana avrat küfür etmek istemiyorum.İçinde bulunduğum çağı sevmiyorum.Sadece tüketme peşinde olan nesli de sevmiyorum.Biraz olsun kafası çalışan,duyarlı,insan gibi insanlarla yaşamak istiyorum hayatım boyunca...Şu haldeyken bile kendi dünyamı yarattım sayılır.Hayatımı yaşanılır kılan tüm ayrıntıları birleştiriyorum ben de yavaş yavaş.Çemberimi daraltıyorum.Çember daralsın ki insanlar birlikte yaşamayı öğrensin,paylaşmayı öğrensin,sevgiyi öğrensin,konuşmayı,gülmeyi,birlikte ağlamayı,karşı durabilmeyi,yaralarını sarabilmeyi öğrensin.Çember daralsın ki gözümü açtığımda bir önceki hayatımda olabileyim.
Evet şimdi ki hayatımdan memnun değilim,ama geçmiş günlerimi bana hatırlattığı için Çemberimde Gül Oya'da emeği olan herkese teşekkür ederim.

Mayıs 25, 2005

25 gün kala...

Bugünümü dersanede soru çözerek geçirdim.Tamamen dersaneye bağlı değildim aslında.Dersane ve çevresi demek daha mantıklı.50 soruda bir verilen molalarımızı sahile gidip sigara içmekle şenlendirdik.İzmir'in yapışkan falcıları olmasaydı -ki bilahere bu konuya değineceğim- daha eğlenceli geçebilirdi dinlencelerimiz.Çok türkçe çözdüm,çok bunaldım,çok içtim,çok ağlayayazdım.
Affedin...Öss mağduruyum!
Gün sayıyorum.Mücadele veriyorum ama sadece sınav için değil.Gelişmelerden haberdar edemiyorum kimseyi üzgünüm.Fakat vakit ayırmamam lazım artık internete en azından bir süre...
Biraz toparladım mı tamamdır bu iş.
Biz yollarda yalnız kaldık,masallarla sevgi verilmez diyerek avutuyorum kendimi.Hiçbi'şeye vakit ayırmıyorum artık ders çalışmaktan başka.Hem zaten öğrenci dediğin bunu yapmalı geberene kadar ders çalışmalı.Hatta tabuta konulduğunda "abi bir deneme kitapçığı verin yanıma da hazırlıksız gitmeyelim öteki tarafa." diyebilmeli.
Evet durum budur.
İsyan bayrağını çekiyorum.

Mayıs 23, 2005

Uy-u-ma.

Gördüğüm rüyanın etkisindeyim.Paylaşmazsam çatlarım gibi bi'şey.
Biz eski,kırık dökük ama ortasında derince havuzumsu yer olan fabrika benzeri bir yerdeyiz.Biz dediğim ben,Tuğrul,Vega'dan bir eleman daha -Deniz yok- ve O.Ben sürekli Tuğrul'a ve elemana "Deniz gelecek mi?Bakın ben onun için geldim,n'olur çağırın,adilik yapmayın,sever o beni." diyorum ama tınlayan yok beni.Kabus gibi.Sonra O etrafımda dolaşmaya başlıyor.Havuzumsunun kenarındayız.Birden bana sırtımdan sarılıyor.Birlikte havuzun içine düşüyoruz,dibe batıyoruz.Gariplik şurda ki havuzun dibinde kum var ve ben sırtımı kuma çarpıyorum ama arkada O'nun olması lazımken bir de bakıyorum ki O bana önümden sarılmış gülümsüyor.Kulağıma:"Sıra sende kurtar bakalım bizi" diye fısıldıyor.Ben yine onu sırtıma alıyorum ve bütün gücümle ordan çıkmaya çalışıyorum.Aklımda tek bi'şey var "O'nun hayatı bana bağlı,O yaşamalı!"Daha sonra zor da olsa kurtuluyoruz.Birdenbire kuruyoruz ve O hiç bi'şey olmamış gibi davranıyor.Ben hala Tuğrul'a ve elemana Deniz'i soruyorum.Bütün ihtişamıyla asansörden Deniz çıkıyor.Yaklaşıyor.Ağlıyorum.O galiba beni sadece rüyalarımda seviyor...

Mayıs 22, 2005

Kalemtraş



Yazı yazmayı kurşun kalemlere benzetiyorum.Bazen yazamıyor insan.Ne kadar zorlasa da,beyni ne kadar dolu olsa da,rahatlayabilmesi için yazması,içini dökmesi gerekiyor olsa da bazen yazamıyor işte.Tıpkı ucu kırılmış ya da iyice küçülmüş,yassılaşmış kurşun kalemler gibi.Ne kadar uğraşsanız da kaleminiz o haldeyken bir işe yaramaz.Böyle durumların cankurtaranıdır kalemtraş.Bir kaç kez içine soktuğunuz kalemin etrafında döner,harikalar yaratır.Kaleminizi içinden çektiğinizde sivri bir uca yani yepyeni fikirlere sahip olursunuz.Ayrıca kalemtraşınız yoksa arkadaşlarınızdan isteyebilirsiniz.Kullandıktan sonra,geri vermeden önce hemen bi üflersiniz üstüne,gözleriniz sımsıkı kapalıdır.Sonra teşekkür eder kendi işinize bakarsınız.Kalem mutlu,kalemtraş mutlu,siz mutlu...
Oysa ben mutlu değilim.
Sanırım beynimden parmaklarıma giden emirleri taşıyan damarım tıkandı.
Kalemimin ucu yassılaştı,yazmaz oldu.
Kalemtraşımı kaybettim ve arkadaşlarım çoktan gitti.
Böyle durumlarda yapılabilecek en mantıklı şey beklemek sanırım.Doğru zaman ve doğru sözcükleri bulana kadar beklemek.
Farkında olmadan karaladım sanırım bi'şeyler buraya.
Hım...

Mayıs 20, 2005

Bugün,21 haziran numarası yapıyor olabilir mi?

Kendimi pek iyi hissetmiyorum bugün.
Bitmek bilmeyen günlerden birisi bugün.
"Doktor 14.00'da gelecek" dedi hemşirenin biri bugün.
Karnım daha çok kaşındı bugün.
Sınavım da 14.00'daydı,güzel geçti.Ben sınavımı sağlığıma tercih ettim bugün.
Rüzgar nereye eserse oraya savrulan bir yaprak
ya da
su birikintisine düşen yağmur damlaları gibiyim ben,
bugün...

Mayıs 19, 2005

Kahve altı



Dayım bugün kalp ameliyatı olacak.
Ama ben hala kahvaltı etmeyi düşünüyorum.Annem 1 haftadır hastanede hep dayımın yanında bu yüzden ne kahvaltı yapıyoruz,ne akşam yemeği hazırlayıp karnımızı doyuruyoruz.Daha doğrusu abim ve babam bakıyorlar bir çaresine.Mesela akşam tok geliyorlar.Ama ben artık tek öğün yiyorum.Dışarı çıkmışsam öğle vaktinde hem kahvaltı hem akşam yemeği niyetine karnımı doyurup arta kalan öğünleri sigara içerek doldurmaya çalışıyorum.Malum bugün 1 ay kaldı.
Dün bir liste çıkarttım bugün için.485 soru var çözmem gereken,bugün için.Bitirebilirim biliyorum da bir sorun var.
Vücudumda garip şeyler var kollarımda,boynumda,göbeğimde,bacaklarımda sinek ısırığı gibi ama değil.Kabarık ve kırmızı şeyler çıktı.Çok kaşınıyorlar.Annemlerin yanına hastaneye gitmeyi düşünüyorum.Belki bir doktora gösteririm.Alerji sanırım.Ya kızamıksa?Su çiçeği?
Tescillendi onaylandı bir şey ters gitti mi her şey ters gider.

Dün gece rüyamda mtlda'yı gördüm :)

Mayıs 18, 2005

Kadının Sesi!



Kadının Sesi programının 14 Nisan’daki yayını sonrası İzmir’de işlenen cinayetin üzerinden henüz bir ay geçmişken, dün de canlı yayına çıkan bir kadının oğlu tarafından vurulması programın kaldırılmasında etkili oldu.

Bu haberi okuduğumda önce derin bir nefes aldım.
"Hele şükür" diye geçirdim aklımdan.Ama sonra merak etmeye başladım.Bu kadınlar bir stüdyoda toplanıp dertlerini anlatarak,progarama telefonla bağlanarak ne yapmaya çalışıyor diye.Yani sıkıntılarını,yaşadıkları trajediyi bir programda anlattıklarından sonra ellerine geçen ne?Yasemin Bozkurt polis mi?Anlatılanlar şikayet kabul ediliyor mu?İşkencecilerin ifadesi alınıyor mu?Sesini duyuran kadınların hayatları istedikleri gibi oluyor mu?Sanırım bunların hiç biri gerçekleşmiyor.Peki bu insanlar neden bunu televizyonda anlatıyor?O programa katılıp eşinin kendisine yaptıklarını anlatan bir kadının beklediği,kocasının bu programı izlemesi,kendinden nefret etmesi,utanması,akşam eve gelirken bir demet çiçek alıp özür dilemesi midir?Evet muhtemelen budur.Peki bu hayatta kendine eş seçtiği kişiyi,her şeyden önce bir insanı,ondan daha kuvvetli olduğu için döven bir insan normal midir?Hayır!Peki normal olmayan bu insan,karısının programda anlattıklarını duyduktan,izledikten sonra normal bir davranış sergileyecek midir?Hatasını kabul edecek midir?Hayır!Peki ne olacaktır?Kadın çektiği çileden kurtulabilmek adına Kadının Sesi vb.leriyle paylaştığı duygularının bedelini çok daha ağır ödeyecektir.Cinayetler işlenecektir,çocuklar anne katili olacaktır,insanların hayatları daha çok sönecektir.Bir umut diye sarıldıkları şey onların başına çok daha büyük dertler,ruhlarına kapanması imkansız yepyeni yaralar açacaktır.Hatta açmıştır,belki hala açmaktadır,sanıyorum bu programların tümünün sonu gelene kadar açmaya devam edecektir.Umarım bu durumdaki hanımlar-beyler anormal insanlarla yaşamak yerine haklarını sonuna kadar aramayı,içindekileri de eşine,dostuna dökmeyi öğrenir.
Nice "kapanışlar" görmek dileğiyle...

Mayıs 17, 2005

Adres değişikliği.

Nasıl ters köşe daha bir hoş değil mi sanki?
Yorumlarınızı bekliyorum.

Meşgul



Kafamı kaşıyacak vaktim yok diyebilirim.
N'olur anlayış gösterin.
En kısa sürede zorunluluklarımı halledip aranıza eski "ben" olarak döneceğim.
O gün gelene kadar biraz sabır.
Bazı projelerim var ki şu an okusanız bilmiyorum bana nasıl ve nerenizle gülersiniz...
Neyse terbiye hudutlarını aşmadan,vaktin nakitliğini bozmadan,muhabbeti koyulaştırmadan ben izninizle gideyim.
Sizi seviyorum sayın blogumu sevenler.
Öptüm :*

Mayıs 16, 2005

Mayıs 15, 2005

Bir pazar günü sınavda oLacağım



Hayatımı beLirLeyecek(!) sınava bugün itibariyLe 35 gün kaLmış buLunmakta...
Bu çok ağır bi yük..OmuzLarım çöktü çökecek zaten sıkıntıdan.
KurtuLmak istiyorum artık..
Bir üçüncü girişe daha dayanamam sanırım.Geçen sene LayLayLom hazırLanmıştım kazanamayacağım ortadaydı zaten..
Ama bu senemi de kaybetmek istemiyorum bir işe yarasın istiyorum o dersane paraLarı,git-geLLer,otur çözLer,gitme kaLLar...
"Bu sene de oLmazsa" diye bir ihtimaL daha var biLiyorum..
%50 gözüküyor şansım...
Korkuyorum ama o gün yakLaştıkça stresim de artıyor.
Artan stresime paraLeL içtiğim sigara sayısı,ettiğim kavga sayısı,tersLediğim insan sayısı da artıyor ve herkes bu durumun farkında ama hiç kimse memnun değiL..
Tıpkı benim gibi.
KurtuLmak istiyorum ama kurtuLuşun bu sınava bağLı oLmadığını da kestirebiLiyorum...
Önümde bir geLecek uzanıyor siyahLar içinde ve ben o siyahı dağıtamıyorum bir türLü..
Kafamda binLerce soru işareti,onLarca kaçma pLanı...
Ama hayat bu değiL biLiyorum..
İstediğim bu değiL!
Bana istedikLerimi verecek oLan şey 3 saate sığmayacak kadar büyük!
Ama hayatımı 3 saate sığdırabiLecek oLan bi sınav da var önümde..
Çözmem gereken 180 soru sadece.
Hem ne var ki herkes çözüyo,baksana Türkiye birincisi garsonmuş,çobanmış LafLarı beynimde deLi tiLkiLer gibi doLaşıyor...
Hiç kimseden çekinmiyorum kendime vermem gereken bi hesap var...
Bi yanda istedikLerim var;güzeL ama kısıtLayıcı oLmayan bir iş,İstanbuL'da bir ev,eLimde fotoğraf makinem ve hayatın tadına vararak yaşayan bir ben!
Bi yanda bana istedikLerini bu gerçek kıLıcak diyen;180 dakikaLık bir saat diLimine böLünmüş 180 soru var.
Ben bir gazeteci oLmak istiyorum..
Ben bir roboğrenci oLmak istemiyorum...
Kaybettiğim yıLLarı geri verme konusunda garanti verebiLecek oLan biri varsa;
buyrun ömrümün her 180 dakikaLık böLümü sizindir...
Bir başka hayatta kaybettikLerimi aLabiLmeyi diLiyorum...
Pohpoh perim nerdesin?!

Mayıs 14, 2005

yaLnızLığı seviyorum dediysem
hepten gidin demedim herhaLde..

Mayıs 05, 2005

Dedeciğim;
Doğum günün kutLu oLsun..
İçimde bi yerLerde haLa o çocukLuğumda yaptığım hatanın ağır yükü var..
Keşke dışarda yumurta savaşı yapıp ateş üstünde atLayacağıma seni arayıp kutLasaydım doğum gününü erteLemeseydim..
Gerçi nerden biLebiLirdim ki kısa bi zaman sonra bize veda edecektin..
Arkamızdan eLini saLLamadan çekip gidicektin..
Karıştığın toprağı özLedim..
Hani gözyaşLarımLa suLadığım..
Hayatın kargaşası içinde
GünLük kaygıLar içerisinde seni unutmadım..
İLk ve son kez biz eL saLLadık senin ardından..
Üzerinden o ağacın göLgesi
Ruhundan oLduğun yerin huzuru eksik oLmasın..
Bir başka yerde bir başka zamanda bana saLLadığın eLLerinden tutabiLmem diLeğiyLe...
İyi ki doğdun..
Keşke oLsan..