Haziran 26, 2005

Yaz

Dikili'deyim.İş-tatilime başladım.İnternetten uzak kalıyorum merak edenler varsa eğer;iyiyim.Sınav da iyi geçti 1 ay sonra sonuçlarla birlikte geri geleceğim.Herkes kendine iyi baksın.Ben iyi olmaya çalışıyorum,malzeme biriktiriyorum blogum için :)Görüşmek üzere tekrar.

not:Browni listesinde beni başa alan mtlda'ya teşekkür ederim.
ouz İzmir'de olamadığım için özür dilerim.

Haziran 19, 2005

.O.

O, bir geldi.Sanki hayat durdu.O, gidene kadar zaman akmadı.Bugün sınav hiç olmadı.Hayatta hiçbi'şeyi bu kadar istemedim.Biliyorum bu sefer olacak.

1 ay sonra sonucumu buraya da yazacağım bakmıyorum bugün ve yarın internette açıklansın öyle.

Haziran 18, 2005

Dananın kuyruğu



Dün haberlerde Öss şarkısını dinlettiler.Şarkıyı bilgisayarıma yükleyemeden domaini satılığa çıkartmışlar,popüler oldu artık ne de olsa...
Hatırladığım kadarıyla;
Bu sınav girsin gözünüze (!)
Ösym gözümü (!) ye!

gibi bi'şeylerdi,çok eğlenceliydi.
Herkese başarılar.Hayallerin gerçek olması dileğiyle...
Kanser olmadan üniversiteli olayım diye değiştiriyorum dileğimi.

bu seneye ithafen;
bitti zor oldu ama bitti...

İyi yaşa

Artık hemen herkesin bileğinde bu bileziklerden görmek mümkün.Bu kadar kısa sürede böyle yayılması hayret edilecek bi'şey.Hatta korsanları bile çıktı falan filan.Buraya kadar bir sorun -korsan olayını dahil etmiyorum- yok.Aklımın almadığı;bazı insanların bu tür yiyecek,içeceklerle beslenerek,bir elinde içki bir elinde sigara tutarak hangi akla hizmet bu bilezikleri kullandığı.Hangi sağlık,hangi iyi yaşam,hangi kansere karşılık..?Bu kadar ters düşmemeli insan kendisiyle.Amacına uygun kullanmayıp artistlik yapmak isteyen kişilere de alışmak lazım galiba.Burası Türkiye...Bir bakarsın İstanbul 370 kamerayla gözetlenmeye başlar;bir bakarsın sokak çocukları ve kapkaç dizilere konu olur;bir bakarsın malikaneden yalıya taşınılır...Ülke kendi içinde ters düştükten sonra insanlar n'apsın.Dizilere inansın,programlara çıksın,cinayete kurban gitsin,özensin,hırsızlık yapsın.Kendi sonumuzu kendimiz hazırlıyoruz aslında.
Neyse nerden nereye...

Haziran 16, 2005

Mtlda için

http://www.osscografya.com/

Sayın "mtlda" Dağlı lütfen bir göz atınız.

Teknoloji

Hayret ediyorum...Kulaklıklı mikrofonlar ve "web cam"ler sayesinde insanlar yüzyüzeymiş gibi konuşabiliyorlar ve ben bu olay yeni olmasa da her seferinde hayret ediyorum.Merak ediyorum bir sınırı yok mu bu teknolojinin?
Yakında komşuluğa,sokakta gezmeye gerek kalmaz.Alışverişler bile telefonla yapılabiliyor.Hapsediyoruz kendimizi evlerimize ve bize sunulmuş nimetlerden faydalanıyoruz.İletişim kurduğumuzu sanıyoruz ama gerçek iletişimden uzak kalıyoruz.

Haziran 15, 2005

Dönüşüm

Geçen sene düzenlenen kitap fuarında bir yayınevi kampanya düzenlemişti.Belli bir sayıda kitap alana aldığı kitabın yarısı kadar da hediye kitap veriliyordu,ayrıca 10-12 taksit yapıyorlardı.O ısrar etti alalım diye hatta "hediyeleri sen seç benim sana hediyem olsunlar" bile dedi.O heyecanla klasiklerin arasına dalan biz karpuz seçer gibi kitap seçtik.Eve geldiğimde ne kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum.Ancak ben aldığım kitaplardan sadece Suç ve Ceza'yı bitirebildim bu sene.Okumayı çok istesem de yarım bıraktım birini hatta.Ama geçen gece -ince olduğu için mi bilmiyorum- bunu okumak istedim ve başlar başlamaz bitirdim.Okuduklarımdan sonra kendimi çok kötü hissettim.Sanki elmalar Gregor'un değil benim sırtıma geliyordu.O gece babamla tartışmış olmamın da bu kadar etkilenmem de rolü olduğunu biliyorum.Rüyamda Gregor ben,babası babam olmuştu çünkü...
Kitapları ucuza aldığımız için birisi "çevirileri kötüdür" demişti."Suç ve Ceza" ve "Dönüşüm" kötü değildi.Ama Zerdüşt'ü anlatım yönünden ağır olduğu ve benim kafam zaten ağzına kadar dolu olduğu,beş sayfa okuduktan sonra okuduklarımı hatırlayamadığım için yarıda bıraktım.En kısa sürede okumayı planlıyorum.
"Ucuz kitap=Kötü çeviri" ne kadar doğrudur,merak ediyorum...

Khas

bak belki işine yarar

http://www.khas.edu.tr/tercihrobotu/index.php

gorusuruz.

dedi ve gitti.teşekkür ediyorum.
bakın belki işinize yarar diyorum.

Haziran 14, 2005

Eksiklik

İşte yine aynı şey oluyor.Sanki bi'şeyi unuttum,ona bakmadım bütün sene hiç çalışmadım.Sınav yaklaştı ama ben hala onun ne olduğunu bilmiyorum.Tecrübeliyim hiç heyecan yapmam sanıyordum.Daha beter oldum.Çalıştığım için olmalı.Öss lafını duyar duymaz içimi dehşet kaplıyor.Anne karnına dönüş projeleri içersindeyim.Bütün sene tek bi'şey diledim;her yıldız kaydığında,her kahve fincanını tabağa kapattığımda,yastığa kafamı her koyuşumda ve kendimi boşlukta hissettiğim her anda.Evren bana karşılığını versin diyorum.İstanbul'un kokusu burnumdan gitmedi tüm sene.İzmir'i özlemek, "ben Beyoğlu'nda yürüyorum sen n'apıyosun?Tatilde gelicem İzmir'e." demek istiyorum...


not:Planlarda değişiklik oldu yaz tatili kapsamında ziyaret defterine altın harflerle yazılı olan İstanbul gezim sonbahara alındı.

Belki

güç senin karar senin
hata benim olsun
söz senin mertlik senin
yalan benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
gün senin hayat senin
geçmiş benim olsun
haz senin hak senin
ceza benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
yanımda hayallerimle çakmağın kalsın
çünkü belki
yakarım bu evi kurtulurum ikimizden
belki yıkarım gider ne kaldı hikayemizden
belki tutarım iki elimle sımsıkı
özlersin belki dönersin diye
düş senin dua senin
yara benim olsun
zevk senin sefa senin
cefa benim olsun
yanımda resimlerinle gömleğin kalsın
yanımda hayallerimle çakmağın kalsın
pul senin para senin aşk benim olsun



üzerine söyleyecek pek sözüm yok.O'na.

Hım

Düğün şekeri yerine pamuk helva olsun dedim ben.

Haziran 12, 2005

Kuyruk

"Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" deyimini kullanmak için en uygun an, belki de şu an.1 haftadan daha az kalan süreyi nasıl geçireceğimi bilmiyorum.İçimde bastıramadığım bir korku var.Ne yaparsam yapayım kendimi rahatlatamıyorum.Sanırım sınavdan çıktıktan sonra huzurdan bayılabilirim.Türkiyede üniversiteye hazırlanan tüm öğrencileri teşvik edebilecek gücüm olsaydı keşke,taaruz yeri zaten kesindi.Parmağımı kıpırdatacak halim yokken,esnemeye bile üşenirken kimi teşvik edebilirim ki?Neyse gerçek hayat hep aynı zaten,rüyalar aleminde ne var ne yok bi bakıp geliyorum.
Herkese başarılar dilemeyecek kadar bencil bi insan değilim bu yüzden herkese başarılar -kendime daha çok- diliyorum.

Not:Blogumda Öss muhabbeti yapmaktan bende sıkıldım.Hergün pilav yenmiyor farkındayım.Biraz daha sabır ondan sonrası...

Haziran 11, 2005

Değişmek güzeldir

Annem saçlarını boyatmaya karar vermişti.İş kadını olmadan önce kendinde radikal değişiklikler yapmak istedi.Değişikliklere saçlarıyla başlamaya karar verdi.Seçtiğimiz renk kızıldı.Kızıl saçlı olan her şeyi beğendiğim için annem de bir "kızıl" olursa onu daha fazla seveceğimi düşünmüş olmalıyım ki boya mevzusu açılır açılmaz "kızıla boyat n'oluuur" diye inlemeye başladım.Bugün sabah kuaföre gitmiş ben uyurken.Ama ben onu 13.30 a kadar bekledim gelmeyince çıkmak zorunda kaldım.Süper bir gün geçirdim.Çok seviyorum bu insanları,buradaki dostlarımı.Tüm gün boyunca annemi ve yeni imajını merak edip durdum.Az önce büyük bir heyecanla eve geldim fakat evde kimse yoktu.Hala da yok.Annemi aradım dayımlarda kalacakmış bu gece.Babam Dikili'ye gitmiş gece gelecekmiş,abim arkadaşıyla dışarıya çıkmış.Yüzüm düştü bir an.Moralim bozuldu."Peki nasıl oldu saçların?" diyebildim."Hadi ya...Neyse görüşürüz." deyip kapattım telefonu.Sonra koridorda duran çekmeceli aynanın üzerinde bir fanus içinde duran kıpkırmızı japon balığını fark ettim.Çok mutlu oldum."Anne her şeyi kızıllaştırmanın anlamı yok" diye düşündüm.Şu an ilgiye ihtiyacım var.Bu hafızası üç saniye olan hayvan bana nasıl ilgi gösterebilir ya.Üç saniye de bir tanışmamız gerek hangi ilgiden bahsediyorum ben?
-Merhaba ben Çağdaş.
-Merhaba ben balık.
-Ya bana ilgi gösterir misin?
-He,ne?Merhaba tanışıyor muyuz?
Oof çok sıkıldım!

Haziran 10, 2005

Pof.

Bugün ne yorucu bir gündü diye hayıflanmayacağım bu sefer.En azından niyetim böyleydi blogkardeşliğine üye olmaya çalışana kadar.Önce rss istediler benden,ben ne olduğunu bilmediğim için aradım araştırdım biraz.Baktım herkesin blog adresinin sonuna atom.xml-idi sanırım- ekleniyor ben de ekledim kendiminkine yazdım.Yolladım.Bilgiler alındı,dönülecek gibi bir mesaj çıktı.Mutlu oldum.Sonra kardeşlere bir göz atayım,kimler var kimler yok bir öğreneyim dedim ve dumura uğradım.Herkes rss adresini farklı farklı yazmış ya da sonradan değiştirmiş -umarım öyledir- ve ben onca insan arasında,ucu yeni açılmış kurşun kalem gibi sivrilerek kendi rss'mi yazmışım.Çok utandım.Bir insanın hayatına terslik bu kadar mı yerleşir?!

Siz bana bakmayın hemen kardeş olun,haberdar olun,katılın.Sivrilik yapmayın.

Fark ettim ki'nin notu:Ayrıca benim gibi salakta olmayın bir satıra 3 farklı blogun sığdığını 114 kişinin 2 sayfada başka türlü olamayacağını baştan anlayın.
Buyrun istediğiniz kadar gülün şimdi.

Methiye



Sabah başladığım okuma eylemini sonlandırmış bulunmaktayım.Çok sevdiğim bir kitabı bitirmiş gibi hissediyorum kendimi.Artık "acaba diğer sayfada ne yazıyor?" diye heyecanlanamıyorum.Çünkü bitti.Çünkü ben de depresyona girdim ama bana kimse çocukların patates baskısına benzer resimlerden oluşmuş kartlar göstermedi ve ben o resimlere bakıp hayalgücümü kullanarak yorumlarda bulunmadım.Kendimi sözlüye/yazılıya hazırlanmış öğrenci gibi hissettim."Buyrun istediğiniz yerden sorun hocam." rahatlığında oturuyorum artık sandalyemde.Yarın iki sınava birden girecek olan ben değilmişim gibi geçen saniyelere,dakikalara ve hatta saatlere aldırış etmiyorum.Konumumu değiştirmiyorum.Belim tutulmuş olabilir,çenem bir daha kapanmayacak olabilir -yazıların birçoğunu ağzım açık halde okudum-.Tüm yazılar bittikten sonra gerçekten mutlu hissettim kendimi.Uzun zamandır "yeni" birisini tanıma çabam olmamıştı.Tanışmaktı birçoğu,akışına bırakmaktı.Bu sefer edinebileceğim bilgilerle donandım ve çok mutluyum.Hatta mümkünse okulumu -bu şu- okuyup mesleğimi elime aldıktan sonra kendisiyle röportaj yapmak istiyorum.Hatta okulumu okuyamasam da yine aynı mesleği yapabilmek için kendimi parçalayacağım için röportaj yapabiliriz aslında.Kurduğum hayallere bir yenisini daha eklediği için kendisine teşekkür ediyorum.Bir an kendimi hayatımı kurtarmış birine teşekkür eder gibi hissettim.Demek ki böyleymiş bu işler.İnsan hiç beklemediği bir anda konuyla alakasız da olsa bir şeye sarılabiliyormuş."Hangi yazarları okumayı seviyorsunuz?" diyecekler günün birinde.Mutlaka mtlda'yı da ekleyeceğim saydığım sayılı kişilerin arasına.Budur.Teşekkürler.


not:Fotoğrafı izinsiz kullandığım için özür dilerim.

Haziran 09, 2005

Depresyon


Az önce bir siteye rastladım.Obsesiflik hakkında bilgi arıyordum.Testler buldum."Despresyon" testini yaptım.
Soruların cevaplarını işaretlerken elimi yöneten ruhumdu sanki.İçimdeki diğer "ben".İşaretlediğim cevaplar sanki bilmediğim gerçekleri yüzüme vuruyor gibiydi.Ağır ağır okudum soruları,4 şıklı cevaplardan en uygununu işaretlemeye çalıştım.Cevaplarımın hepsinde bıkkınlık, yorgunluk, üzüntü, kaygı, karamsarlık ve daha pek çok olumsuz ruh hali sezdim.Kendimden ürktüm.Hatırlamaya çalıştım ne zamandır böyleyim diye,hatırlayamadım.Testin son sorusunu "cezalandırılmayı bekliyorum" olarak işaretledim.Cevaplarımı yollamak istedim.Sayfa bulunamadı.Sanırım cezalandırıldım.Artık mutlu bakabilirim her şeye.

Günaydın

Mutfaktan gelen "gröer" sesiyle uyandım.Küçük adımlarla mutfağa gittim.Usulca kapıyı açtım -küçükken de hep böyle yapardım- Burnuma limonlu kekin dayanılmaz kokusu geldi,annem arkasını dönüp beni görmeden acelece "N'apıyorsun,bu ses ne?" diye bağırdım.Başka biri olsaydı yanımızda,çıkan sesi bastırabilmek için bağırdığımı sanabilirdi ama annem gerçeği biliyordu.Mutfağın ortasındaydık ve gerçeği bilen 2 kişiydik;korkutan ve korkan."Kek istiyorum ben,limonata da var mı?","Yok sana kek dayına gidecek o." dedi.Biliyordum naz yaptığını,mutfağımızın ortasında iki aşık gibi nazlanıyorduk.Sonunda benden kurtulabilmek için "2 dilim veririm,fazlası yok." dedi.Ben o sırada çoktan bilgisayarı açan düğmeye basmış ekranımın aydınlanmasını bekliyordum."Tamaam." diye haykırdım odadan.Daha yüzümü bile yıkamamıştım,evet.İçimde bastıramadığım bir okuma duygusu vardı.Önüme İlyada ve Odysseia'yı koysalar,bitirene kadar kıpırdaman okuyabilirim gibi geliyordu.O sırada mtlda imdadıma yetişti,gözüme bir değişiklik çarptı."Tarihçe" diye bir şey duruyordu orada.Ne olduğunu bilmiyormuş gibi yaptım,kendi kendime;"bugün ruhumu, saçı ahenkle dans ettiren şampuanlarla yıkamış gibiyim.Bir cıvıltı,bir hareket..." dedim.Ağustos 2004'le başladım ve farkında olmadan 20 Şubat 2005'e kadar geldim.Birkaç yazıyı atlayarak okudum,itiraf ediyorum.İçimdeki okuma isteğini doyurabilmiştim.En azından ben yüzümü yıkar gelirim diyordum,o acıkana kadar.O sırada İsmail Hacıoğlu'nun şu fotoğrafı dikkatimi çekti.Sanki ben bu görünümü bir yerden hatırlıyorum ama içindeki kişi aynı değildi gibi geldi.Mercimek,Tayyip Erdoğan,Aliye,üst dudak tembelliği ve daha bir çok şey hatırladıktan sonra hazineyi buldum;Nejat İşler.Bugün bu meseleyi de aydınlığa kavuşturdum ya "ölsem de gam yemem" diyebiliyorum rahatlıkla.Yüzümü yıkamalıyım artık.

Haziran 08, 2005

Terazi.

"Herkesi parmağında oynatabilir..." böyle bir özelliğim olduğunu bilmiyordum.Hoş bilsem de uğraşmazdım galiba.Zaten bu bana ait bir yargı değil.Çoğul terazilerin içindeki tekil teraziyim ben.Biraz daha farklı yani.Öf nerden estiyse aklıma bu burç meselesi.Bugün sabah 09.30'da ilk sınavıma girdim.1,5 saat kalıp çıktım ve arkadaşımı bekledim.Diğer dersaneye yürüdük.Oradaki sınavın başlamasına yarım saat vardı.Ucuz döner yedik,belki zehirlendik.Sonra o sınavda da 1,5 saate yakın kaldım Bahane'ye gittim.İstanbul'dan arkadaşım gelmişti.Yanına gittiğimde Burak'la tavla oynuyorlardı.Onlar oyunlarını oynarken ben cumbanın biraz altında kalan asmadaki yaprakları seyrettim.Kendimce biraz hayatı sorguladım,doğrularımı yanlışlarımı tarttım,oranladım.Bir sigara daha yaktım.Sonra Logos'a geçtik.Hesabı öderken adam kimin adını yazdıracağımızı sordu Burak kız arkadaşının adını verdi.Meğer oraya hesap açtırıyormuşsun her gelişinde hesaba adını yazdırıp hesabında biriken para kadar bileklik,eski kaset falan alıyormuşsun.Bir nevi teşvik primi yani.Hoşuma gitti.Çıkışta bir an adımı hatırlamak istedim.Hatırlayamadım.İçim ürperdi,gölgeme bastım.Burak Metro'nun albümünü verdi dinlemem için.Birazdan dinleyeceğim.Şarkı sözlerini okudum,karamsar bir hava buldum.Neyse zaten ihtiyacım olan da buydu.Asansör 6. kata gelene kadar İstanbul hayali kurdum.Kısacası bugün çok yoruldum.Anlatım bozukluğu sorusunu sanırım yanlış yaptım.

Haziran 06, 2005

Bu yaza dair...

Sanıyorum bu yaz Dikili'de tezgahtar olacağım.Hatta babamın dediğine göre bu iş benim için çok önemliymiş çünkü;hayatı ve ticareti öğrenecekmişim.E ben zaten biliyorum bunları,18 yıla yakındır yaşıyorum ya?Ticaret desen e bugüne kadar hep tatil yapmadım,3 ay kadar önce 3 aylık bi tezgahtarlık dönemim oldu.Farkı ne o zamankinden?Etrafım duvarlarla çevrili değil ve mal sahibi de benim,satan da benim.Çok bir fark göremiyorum ben.Eğer şartlarımı kabul ettirebilirsem 1 Temmuz gibi Dikili sahilindeki yerimi alıyorum.Aslında benim için iyi olacak gündüz tatil yaparım,akşam da bir yandan kitap okurum,müzik dinlerim diğer yandan gelen müşteriye mal satar hoop köşe olurum.Yaza dair planlarım bitmedi tabii ki.19 Haziran sonrası 21-22 Haziran gibi bir İstanbul turu düşünüyorum -önce anneanne ziyaret edilecek,mali destek sağlanacak- .Bir türlü öğrenemediğim,sürekli birbirine karıştırdığım Taksim, Beyoğlu ve Bakırköy, Beşiktaş'ı öğrenmek ve "heh burası Beyoğlu işte" diyebilmek,Kız Kulesi'ni görebilmek istiyorum.Tabii bunları İstanbul'u gezdirebilecek bir veya birkaç kişi eşliğinde yapmam sağlığım ve kaybolmamam açısından daha iyi olacaktır.5-6 gün kalıp kendime geldikten ve -imkansız olsa da- İstanbul'a doyduktan sonra İzmir'e dönüp ailemle kucaklaşıp eşyalarımı topladıktan sonra Çandarlı'ya kankardeşimi ziyarete gitmeyi planlıyorum.Zaten Dikili-Çandarlı arası yarım saatten bile az.3 gün Çandarlı'da kalıp Dikili'ye varıp tezgahımı devralıp işimin başına geçmeyi,edindiğim kitaplardan "ilk hangisini okusam acaba?" diyerek bir eleme yapmayı ve 2 ay kadar tatil-işimin tadını çıkartmayı planlıyorum.İnternet üzerinden sonuçların açıklanacağı gün rahat bir şekilde yer bulup "cehenneme" girip damga numaramı yazdıktan sonra .... YERLEŞTİRİLDİ yazısını görüp,o an aklıma kim gelirse onu aramayı ve sevincimi kulaklarına kusmayı düşünüyorum.Belli olmaz belki o telefonun ucundaki sizlerden biri olabilir.Bir olasılık daha var o da YERLEŞTİRİLEMEDİ ile karşılaşmak.Fakat şu an kötü düşünmek istemiyorum.Biliyorum güzel günler beni bekler.

Aa.

"Üniversiteli olayım,kanser olayım."
cümlesini telaffuz edebilecek kadar sapıttım artık.Gelsin,girelim,bitsin,çıkalım.

Haziran 04, 2005



Gördüğüm en güzel gözler bu hayvana aitti.Ama adını unuttum.Tüh! Posted by Hello

Türk Ceza Kanunu

79 yıllık TCK'nın yerini 5237 sayılı TCK aldı.Yeni düzenleme sayesinde yüksek sesle müzik dinlemek veya konuşarak komşuları rahatsız etmekten tutun,cami önüne çöp dökmeye,suçu görüp bildirmemeye,kapkaça,telefon sapıklarına,işyeri tacizcilerine kadar birçok konuya hapis cezası gelmiş bulunmakta.Fakat merak ediyorum eskiden rahatça suç işleyen insanlar kaldıkları yerden devam edecekler,hapisleri dolduracaklar mı?Yoksa bu suçlardan elini eteğini çekip emekliye ayrılacaklar mı?Yaşayarak göreceğiz.