Mutluluğun ayrıntılarda gizli olduğunu
ya da küçük şeylerle mutlu olabildiğimi çok uzun zaman önce keşfetmiştim..
Vahiy gibi gökten de inmemişti ayrıca öğrenene kadar mutluluğu,
pek çok zorluk yaşamış ve hepsine göğüs germek zorunda kalmıştım.
Bayram sabahı harçlığı beklemek kadar işkenceliydi mutluluğa kavuşmak.
Ancak kapımı çaldığı zaman da gelen özlediğim eski bir dostummuşcasına boynuna atlar
yaşadığım acıları birdenbire unuturdum..
Hüzünleri yolcu eder,dünyaya kapılarımı açardım.
Yüzüme en güzel gülümsememi takar filozoflar gibi sokaklarda dolaşırdım.
İnsanlara mutluluk dağıtmaktı amacım;satmak değil,karşılık beklemeden vermek,paylaşmak...
Hatta böyle günlerimde;
geceleri -mağaza kapandıktan sonra- beyaz eşya mağazası önüne gelen,
yere bir döşek serip köpekleriyle birlikte üzerine uzanıp,
sevgilisi yerine battaniyeye sarılan,
vitrinden televizyon izleyen adamı düşünür hüzünlenirdim.
Onun için bir şey yapmak ister ve anneme hep:
"İlk röportajımı o adamla yapacağım." derdim.
Ben onunla iletişime geçmekte doğru yol ne acaba diye düşünürken bir şey gitti ruhumdan..
Mutluluğumdu giden..
Şimdi kendimi daha şanssız görüyorum o adamdan..
Belki de o daha mutlu sigara dumanı altında hayatı tükenen ve buna engel olamayan bu çocuktan..
Mutluluğum..Huzurum..Gitti evet..
Uzun zamandır uğramıyor dünyama..
O yokken acıların en sertlerini göğüslemekten başka,
çare kalmıyor ki bana...
Günün notu:Fotoğrafaki adamın "orada olan adam"la alakası yoktur.O kişiyle en kısa sürede -mutluluğum gelse de gelmese de- konuşup,hikayesini buraya taşıyacağım.En azından bir adı olmalı..
Günün Tavsiyesi:Mutlu değilseniz ve sebep aileniz ya da ailenizdeki kişilerden bir veya birkaçıysa imkanınız varsa ya ayrı eve çıkın ya da aileninizi değiştirin.Bakın ben ikisini de yapamıyorum ne hale geldim..