Haziran 30, 2010

bunca olan bitene rağmen hala dayanıyorsam, hala vazgeçmiyorsam, hala tutunuyorsam bir şekilde; bunun tek bir sebebi vardır.

hayatta bazen mucizeler olur
bazen hiçbir şey olmaz.

Haziran 26, 2010

"ölüm gibi bir şey oldu
ama kimse ölmedi."

Haziran 25, 2010

üç ayaklı dengesiz iskemlem, hangi yönüne ağırlık versem düşecek gibi oluyorum.

Haziran 11, 2010

hey, i'm in love.
no, it'll never stop,
my hands are in the air, yes i'm in love.

Haziran 09, 2010

Ne denli huysuz olduğumdan bahsedebilirim sizlere. Son günlerde dünyanın en gereksiz şeyleriyle nasıl savaştığımı da anlatabilirim dilerseniz. Her şeyin nasıl tek tek batmaya başladığını, umut denilen hissin ya çoğunda ya azında nasıl boğulduğumu ya da.
Koca koca adamlar, kadınlar karşısında kendimi nasıl küçücük, nasıl ufacık, nasıl minicik hissettiğimi de söyleyebilirim.
Her sabah yataktan "hadi bakalım bugün de tek başınasın yavrucum, bunu senden başka yapabilecek kimse yok o yüzden pes etmek de yok" diyerek kalksam da her gece yastığa başımı "ne için uğraşıyorsun aptal" diyerek koyduğumu da anlatabilirim.
Nasıl hissizleştirildiğimden, nasıl başkalaştırıldığımdan, nasıl kendim olmaktan çıkartılıp sıradanlaştırıldığımdan, aynaya bakarken acaba hala aynı insan mıyım diye şüphe ettiğimden...
Birkaç kelime verseniz içlerini tam anlamıyla doldurabileceğimden...
Aciz hissettiğimden,
yalnız hissettiğimden,
çaresiz hissettiğimden...
Ya da dilerseniz hiçbir şeyden. Tümüyle gurur duyduğum etrafımdakilerden...

Yine de "everyday i wake up i choose love, i choose light" diyen bu kızın ağzını burnunu kırmadan rahatlayacağımı sanmıyorum. Ama hayatım böyledir benim. En büyük ironiyi alıp tavana asar altına yatar gülümseyerek izlerim, sonra da ışığı söndürüp çıkar giderim.

Haziran 02, 2010

"perchè questo dolore è amore per te"

koca salonda tek başımayım. bütün koltuklar benim. bir uçtan diğerine gerdiğiniz bu koca perde, aslında o da benim. peki ya üzerindeki yüzler, eller, arabalar, elbiseler, evler, kollar, bacaklar... onlar da ve dahası! hatta müziği de, hepsi benim.

daha önce kendimi hiç böylesi anlatmayı denememiştim. bahçede bıraktığım izmarit diğerleriyle yan yana gelince öyle gergin ve huysuz ki, üzerindeki dudak izlerinden ve yarım kalmışlığından belli ki o da benim.

bütün hatıralarım, bütün yaşanmışlıklarım, bütün yaşanacaklarım, ellerim, gözlerim, dudaklarım, ellerim, kalbim, saçlarım, dövmelerim, ellerim, giysilerim, arkadaşlarım, ellerim, biriktirdiklerim, küpelerim, parfümlerim, sol elimdeki yüzüğüm, ellerim, ellerim. en çok da ellerim, biraz çektiklerim birazı da kelimelerim. bunların hepsi benim. gördüğün, duyduğun, hissettiğin her şey ben'im.
ve ben ya her şeyi bıraktım ya da her şeyi sırtladım
yalnızca sana geldim.
çünkü ben seninim.
çünkü ben -en az aynadaki akisin kadar- sen'im.

Haziran 01, 2010

o koluma dokundu, ben yanağını okşadım.
mutlu olduk.