Haziran 23, 2008

her şeyi bırakıp hiçbir yere gitmek istiyorum.
bu sefer çok,
bu sefer, çok...

bu kadarı "çok"

Haziran 19, 2008

Jilet kanatlı kelebeklerin içime salınmasından bahsediyorum, buna sebebiyet verecek şarkıları "repeat"e alıp öyle dinliyorum. Dinledikçe kanıyorum. Ne güzel!

Fotoğrafla konuşmayalı ne uzun zaman olmuş oysa O, gökyüzüne bakarken, çok uzaklara bakarken, gülümserken ya da sadece... beni dinliyor sanki. Anlattığım her şeyi duyuyor olsaydı şayet eminim susmazdı, bir şeyler söylerdi. Susmak da bir tepki biçimiyse eğer ben bu seferkini reddediyorum. Etkim çok büyük çünkü.
Olasılıklar ne kadar geniş ve uçsuz bucaksız görünse de ihtimaller bir o kadar dar ve kısıtlı aslında. Olasılık ve ihtimalin aynı şey olduğundan bahsetmeyin bana, ben nasıl istiyorsam öyle. Olasılık ve ihtimalin aynı şey olmadığından da bahsetmeyin sakın, dedim ya ben nasıl istiyorsam öyle.

Sen uyurken, sen uyanırken, sen konuşurken, sen susarken, sen öperken, ... Peki ya ben?

Haziran 16, 2008

- Aa, kedi ağaca çıktı!
- Ne ilginç...

"Sular kesik" günaydın'dan sonraki birkaç cümleden biri olunca insan hayatında, çok can sıkabiliyormuş. Hazırlıksız yakalanmanın huzursuzluğu, yine de tüpün yanında bulunan 5 litrelik şişenin hayat kurtarıcılığı içinde bocalanan bir gün. Etiketi: Yeni.

Köşesine yerleşecek bir kalp bulmuştum ben. Bundan çook uzun zaman önceydi. Üzerine birkaç kişi geldi, üzerinden birkaç kişi gitti. O yüzey gibiydi. En altta, en derinde kaldı. Hiç gitmedi. Bugünlerde istiyorum ki o beni biraz sevsin. Havalar ısındı diye mi böyle oldu, yolculuk yaklaştı diye mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu ki, sesini duymadığım, tenine dokunmadığım, yüzünü hiç görmediğim O'nu çok özlüyorum.
Öyle bir özlemekse benimkisi, böylece yaşamak işte aslında hayatımın ta kendisi.

İçimde en sarsıntılı depremlerin yaşandığını sanıyor insanlar. Oysa öyle bir huzur ki. Uykudan uyanıp da "ımmm" dedirten rüyalardan biri içindeyim. Diyorlar ki "sen şu an böyle ve şöylesin" diyorum ki ben şu an "öyle" değilim. İnanıyorlar mı? Anlıyorlar mı? Sanmıyorum. Her sabah uyuyorum, her gece uyanıyorum. Gün içinde en çok görüp de hatırladığım rüyaları seviyorum.
En iyi arkadaşım rüyalarım ve en sadık oyuncağım hayatım. Pazartesileri sevmesem de sonsuza kadar oynayacağım.

~ okullarda, nasıl ölüneceğini öğretecek dersler olmalı.
"the lesson today is how to die."

Haziran 06, 2008

Yorgunum ben;
tökezlemekten,
en kötü ihtimali gerçeğe çevirmekten.