Ağustos 10, 2007

*yağmur dönerken kara.

Kışı özledim. Bir rüzgar esti, sesini içimde hisettim. Minik minik oyunlar. Hanginiz düğmeleri ipe dizip "teleferikçilik" oynadı ki?
Alt söylemden verdiğim hiçbir şeyi anlamadığın için bu kadar açık bu sefer. Zaten hiçbir şey bitmedi.
Hepsi sana.
Sana.

Ağustos 07, 2007

"Her uçurumdan sarktık."

Ne zaman doyacağı belli olmayan koca bir midenin girişi yine koca bir ağız gibi üzerime geliyor x, y ve z'ler.
Bu kaçıncı denklem, hangimiz en bilinmeyen bilmiyorum.
Süslü insanlarım ve parıltılı arkadaşlıklarım vardı benim. Kollarına rengarenk balonlar bağlayıp hepsini uçurdum.
Müzikle bir tarafımı tavana ve yere vura vura oynamak isterken -masallardaki korkulan yaratık benim, evet- vokal yüzünden yerime çakılıp ağladığımı sanıyorum.
Salıncakta tüm hızınla sallanır da tepe noktasından aşağıya salınırsın, ruhun yukarıda kalır içinin çekildiğini sanarsın. O duyguyu 10 -on- ile çarp ve hiçbir şeye bölme -üzgünüm komünizm- hissettiğim galiba buydu seni gördüğümde.
En çok da deprem olursa "anne" diye bağırdığımda duyamayacak olmasından korkuyorum. Bir sabahtı, kalorifer peteği üzerime düşmüştü, yatak beşik gibi sallanırken birbirimize sarılıp ağlamıştık.
Kendime sarılmaktan yoruldum.