Eylül 29, 2010

sarılıp uyuyorsun ya başın göğsümde, elin avuç içimde... düzenli bir halde nefes alıp verişini duyuyorum, hafifçe titriyorsun sonra. gözlerini açıp yanında olduğumu görüp yine uyuyorsun, bu sefer daha derin...
yaşadığımız her şey aynen bu uykulara benziyor sevgilim...
uzaktayken uyuyoruz sanki bir şekilde güvenliksizce, buluştuğumuzda uyanıyoruz hemen. birbirimizi görüp tekrar uyuduğumuzda fark ediyoruz ki, biliyoruz ki her sefer daha da derine...

kokunu bıraktın gittiğin yatakta, üzerime örtüp uyuyorum şimdilerde.


"belki de ruh eşi, ruhunu olgunlaşmaya zorlayan kişidir."

Eylül 25, 2010

"honey i will stitch you
darling i will fit you in my heart
honey i will meet you
darling i will keep you in my heart"


ve sen gelip sarıldın bana. kokumu içine çektin, saçlarımı okşadın. ben seni öptüm. sonra gözlerine baktım. sonra gözlerime baktın. çok fazla konuşmadık. konuşmaya gerek olmadığındandır belki.
sen beni sevdin, ben seni sevdim. sen beni seviyorsun, ben seni seviyorum.
ve ben hep seni sevmek istiyorum
- ki seveceğim, biliyorum.

Eylül 21, 2010

Seni ne kadar özlediğimi anlatacağım kelimeleri kaybettim belki. Sana olan sevgimi anlattığım şeylerle beraber, susmayı seçtim sanırım.
Zor günler bir gün mutlaka geldiği gibi gider, dediğinde inandım. Sabrettim. Bekledim. Bir tek senin için nelere katlandım...
Biliyorum, yorgunsun.
Yorgunum.
Ve hiçbir şey aynı kalmaz ya hani.
Gel dinlen yanımda, gel saklan arkamda bu yüzden. İstersen konuşma hatta.
Benim hala umudum var ama...




not: *zor günler'i dinleyerek...

Eylül 19, 2010

Hayat belki de gerçekten ben planlar yaparken benim dışımda kendi planlarını yapandır. Tüm bu hayaller kurulurken başımızdan geçenlerin toplamıdır.
Annemin sırf ben sevdiğim için aldığı yeşil çarşaftır belki. Üzerinde sadece benim kokumun olacağı... Gözyaşımla.
Kalbimi kıran herkestir aslında. Tüm kırıklara rağmen üzerimde yürümeye devam edenlerdir. Konuşmak yerine susmayı seçenlerdir. Sustukları için suçladıklarım, sustuğum için suçlayanlardır. Farkında bile değilizdir hatta birbirimizin. Bilemediğimizdir. Görmezden gelmeye çalıştığımızdır. En derinimizdeki yaramızdır...
Hayat belki de tüm güzelliklerine rağmen -görmesek de- devam ettiğimizdir, o kadar da zor değildir hatta.
Mazeretlerimiz vardır, bahanelerimiz hazırdır.
Mutfak tezgahlarında ıslanıp kuruyan sarı temizlik bezleri kadar hastalıklıdır, son öpücük kadar unutulmazdır...
Hayat, çok ayıp edendir aslında. Başka birinin gözünden görünen Paris'in kilometrelerce uzağımda çok sevdiğim birini ağlatmasıdır. Benden habersiz aklına geldiğimdir. Açamadığım telefondur. Alamadığım mektupta yazanlardır.
Tavanımdan sarkan renkli dünyaların tamamıdır. Her gece koynunda yatıp her sabah koynundan kalktığımdır.
Hayat, yalnızlığıma rağmen korkutmayandır. Gözlerimi kapatıp kendimi bıraktığımdır. Her peki'mle rahatlattığım, her hoşça kal'la daha da azaldığımdır.

"Hayat,
o kadar zor mu?"

Eylül 18, 2010

atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?

Eylül 15, 2010

"hayatın içinden
yeniden,
hayata dönmenin bir yolu olmalı..."
Düşündüğüm her şey çıkıyor ve planladığım her şey gerçekleşiyor ya, işte öyle zamanlarda ben inanılmaz mutlu oluyorum. Sanırım entrika patlatmak böyle bir haz sağlıyor insana. Hele ki zavallılıklarını kendi ağızlarından duyup tescil ettirebildiğimde...

Ava giden avlanır diye boşuna dememişler ama anlatamıyorum ki...




not: işbu blog yazarını etkilemek için, düzgün kullanılan Türkçe, kedileri ve yeşili sevmek, edebiyat ve müzik takipçisi olmak, anlaşılmaz gizemler yaratmak, bir sıcak/bir soğuk taktiğini uygulamaktan çok daha fazlası gerekir. İsteyen bu durumu sevgilime sorarak da tasdikleyebilir. Ne yazık ki siz gelirken çoktan dönmüştük biz.
"Geç kalınmış bir intikamım ben" sence de biraz 'corny' değil miydi?
Aah ah, büyüyelim arkadaşlar. Lütfen büyüyelim biraz.

Eylül 13, 2010

"you're a tragedy starting to happen
just as you are,
perfect
just as you are"


bazı şarkıları nasıl keşfettiğimi hatırlayamıyorum. öyle şeyler yaşıyorum ki bir anda -onları en unuttuğum anlarda hatta- saklandıkları yerden çıkıp geliyorlar. yukarıdaki sözler örneğin, bundan daha iyi hangi cümlelerle anlatabilirdim içinde olduğum durumu? bilmiyorum. neler olacak, neler yaşanacak, neler söylenecek, neler gidecek, neler kalacak... hiçbirini bilmiyorum. sağ elimle sol elimi tutuyorum. sadece ve sadece kendime sığınıyorum. geriye bir tek o kaldı çünkü. geriye bir tek ben kaldım.


Eylül 12, 2010

Hayatta güzel olan bir şey varsa o da Kings of Convenience'la başlamış pazar gününe denk gelen yağmurdur.
Zorlamaya gerek kalmaz, içinize yerleşen şeyin adı huzurdur.


*Canım pasta yapmak istiyor.

Eylül 07, 2010

İnsanlar var ve yalancılar.
Bazıları benciller de üstüne üstlük.
Korkaklar da hatta.
Önce konuşup konuşup konuşup sonra ölümü bekler gibi susuyorlar.
İşte bu yalancılardan, bencillerden, korkaklardan ve suskunlardan,
insanlardan kendimi nasıl koruyacağım,
içime sızmalarını engelleyip nasıl tek parça kalacağım?
belki ben de yalan söyleyeceğim, korkup susacağım sonra...
bu ben değilim, bu benim hayatım, bunlar benim inandıklarım değil ama.

Eylül 05, 2010

"sonra her şey birdenbire çirkin,
birdenbire çirkin,
birdenbire
çirkindi.
bozuldu bir akşamüstü kıyılara çıkmak çünkü
eller bir soğuk el resmine girip dondular.
ay çürüdü
her şey bir hizada kaldı,
bütün eşyaları kaldırdılar"


ona söyleyeceğim son söz ve sana söyleyeceğim ilk kelime arasında gidip geliyorum. hayat bir denklemse şayet eşitliğin sağlanabilmesi için bana biçilen değer, karşıma yerleştirilecek kimse... yaşamam gerekenler...
ben, bilmiyorum.

gözlerimizi kapayalım. sözlerimizi susturalım. sen benim gördüğüm ol, ben senin söylediğin. bıraksınlar yaşayalım.

Eylül 02, 2010







*en sevdiğim sayı yedi.
en sevdiğim renk yeşil.

Eylül 01, 2010

uyanıp "yağmur yağıyor dışarıda, bak camdan... ne güzel" demeye kalksam benden önce uyanmış, çoktan beridir yağmuru izliyor olursun biliyorum.

ben o filmi koskoca salonda tek başıma izlemiştim. acımı unutayım istemiştim. yutkuna yutkuna... şimdi olsa, bir kez daha, asla!

say to me, james dean.