Ocak 29, 2010


my knees are shaking baby
my heart, it beats like a drum.

it feels like,
it feels like i'm in love!

Ocak 28, 2010

dance in the dark için okuduğum aşağıdaki tanımı buraya almamak olmazdı.

"bir lady gaga şarkısını analiz etmekle kaç kişi uğraşır bilinmez ama yazalım bulunsun:

(bkz: marilyn monroe)
(bkz: judy garland)
(bkz: sylvia plath)
(bkz: prenses diana)
(bkz: jonbenet ramsey)

tanım: aslında olağanüstü olduğu halde hayatlarındaki öküz erkekler nedeniyle özgüveni yerlerde gezen/bir şekilde bu erkekler yüzünden hayatını kaybetmiş kadınları anlatır/onlara adanmıştır."


sözlerde geçen marilyn, judy, sylvia, ramsey ve diana bu yüzdenmiş demek ki.
holi fak. ummadık taş yine baş yarıyor.
bir gün kedim olacak benim de. uzun kuyruğu, tüyleri, yumuşacık karnı olacak. uyurken benimle uyuyacak uyandığımda mama kabına doğru giderken ben, oraya benden önce koşup miyavlamaya başlayacak.
veterinere gideceğiz beraber, siz de kalın içeride o zaman huysuzluk yapmıyor diyecekler, patisini tutacağım.
gerçekten bir gün minicik bir kedim olacak benim hiç terk etmeyeceğim ve her zaman çok seveceğim.
peki o güne kadar böyle kimsesiz yaşamaya nasıl devam edeceğim?
çok içimden taştı bugün, bir kedi olsun, benim olsun. adı sanı, soyu sopu önemli değil yeter ki her sabah yanımda olsun.

diyen bünye için geliyor,
bisiktirgitallaşkına.


less is more.

Ocak 26, 2010

o kadar yorgunum ki parmaklarımı kıpırdatacak halim yok.

http://trenchmaker.deviantart.com/art/Kittehmoticons-151814210

linkteki resmin üstüne tıklarsanız kocaman olur, mükemmel olur.

Ocak 25, 2010

Her şeyi bir tek kişi için yapmak istediğiniz anlar olur hayatınızda. Sadece onun yanında güvende hissedersiniz kendinizi ya da sadece onu korumak istersiniz dünyanın tüm kötülüklerinden. Geriye kalanlar zaten bir şekilde devam ediyorlardır ama konu O'na geldiğinde, hiç incinmesin, yaralanmasın diye dönüp durursunuz etrafında.
Tüm bunları yaparken çok şeyden vazgeçebilirsiniz, pek çoklarını ihmal edebilirsiniz ama gün geçtikçe, bitiş çizgisine yaklaştıkça o kadar heyecanlanırsınız ki, kalbinizin ters döndüğünü, midenizin artık ayağa kalktığını, gözlerinizin titrediğini söylersiniz. Saçmalarsınız ama olanlar tam da bundan ibarettir, bir şey yapamazsınız.
Bazen kendiniz için sonsuza kadar susar, sadece onun için ölene dek konuşursunuz. Öleceğinizi sandığınız her an yeniden doğarsınız. Dünyanın aranıza girmesine izin vermemek için sımsıkı sarılırsınız ve hiç ayrılmayacağınıza inanırsınız.
Hayatınızın aşkını bulduğunuzda, onun O olduğunu bildiğinizde ve yanılmadığınızda her şeyin mümkün olduğunu hisseder ve hiç durmadan sabrınızı sınarsınız.



İki kadeh sıcak şarap, karşı sandalyenizde onun varlığı ve küllükte birkaç sigara için, o mükemmel anın her saniyesini tekrar yaşamak ya da hatırlayabilmek için... Sayısız hatıralarınıza yenilerini eklemek için... Bütün olup tamamlanana kadar parçalar halinde yaşamaya devam edebilmek için... Kötü şeylerin olduğu bu koskoca dünyada kendinizi evinizde hissettiğiniz tek yere tekrar dokunabilmek için, her şey ne kendiniz ne de onun için, her şey aslında birbiriniz için...
ve seni sevdiğimi, hep seveceğimi bildiğin için...

Ocak 23, 2010






"but, if you lose your love,
if you think you're losing your love...
well,
then suddenly, nothing else matters."

Ocak 22, 2010

"insanın başkasına söyledikleri kendi duymak istedikleridir.
yazdıkları, okumak istedikleridir.
sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."


gecenin 3'ünde -en zorlu geçen final döneminde- o kadar iyi oldu ki bunu okumam ve bir kez daha "dan dan dan" sesini kafamın en derininde duymam...

insanın biraz şaşırmak istemesi şımarıklıkla özdeşleştirilebilir mi? gerçekleşmesini çok istediğim ufacık sürprizler -belki bir gün- gerçekleşir mi? insanlar bir gün beni ablukaya almayı keserler mi? kaybettiğim güven ve özgüven ikilisi eski yerlerine dönerler mi? cevabını bildiğim şeyleri durmadan sorsam, zihnimdeki her şey tükenir mi? dünya, nasıl olsa yapacak, beni daha çabuk tüketebilir/öğütebilir mi?

Ocak 21, 2010

ki en sevdiğim şarkılarıdır,
"rüyalar olmasın diye
gözlerim açık her gece, şimdi."

ben bu yorganın altında kafamı yumuşacık yastığıma dayamış duvar kağıdımın üstündeki çizgileri tek tek incelerken ve hepsini daha da içimde hissetmek için hepsine tek tek parmak uçlarımla dokunurken ki parmak uçlarımdan -ilk defa- bir yazıda bahsediyorken, dışarıda bir dünya vardı ve, dönüyordu.
ve'den sonra virgül olmaz. (oysa durup soluklanalım istemiştim, neyse)
iki artı iki de her zaman dört etmez derlerdi.
oysa kütüphane koltuğunda iki büklüm olup kitap okuyan o sakin ve korunmasız haldekiyle bugün burada duranın aynı insan olması garip.
dışarıda kuşlar ötüyor, saat sabahın 5'i. bugün "iki küçük kuşu öldürdüler" cümlesini fransızcaya çevirdim. çalışmadığım yerden sormadığınız sürece hazırım.
peki, dışarıda neden kuşlar ötüyor? saat neden 5'e yaklaşıyor?
içimde sevgiler var, içimde düşünceler var.
içimde allahın belası korkular var.

freud'dan çok güvendiğim ve sevgi dışında değerler de yüklediğimin söylediği gibi;
tiens-moi parce que je suis rien.

alors, tu vais tenir moi?

Ocak 19, 2010

"+ i love you
- you do?
+ i do.
- i love you too."


en güzeli de güç dengelerinin değişimlerine şahit olup bundan bile haz almak herhalde. sevginin kalıcı olduğunu hissederek yenilenmek.
ve sen o'sun diyerek gülümsemek. her zaman cevap almasa da rahatlatır insanı, hayatındakinin "o" olduğunu bilmek. bilerek sevmek, severek öğrenmek.

Ocak 18, 2010

bir uçurtmam olsa mesela. saatlerce koşturarak onu uçursam, kuyruğuna kırpılmış gazetelerden ilaveler yapsam ki daha da yükseklere çıkabilsin. tamamını rengarenk boyasam, bana ait olmayan gökyüzüne bıraksam, önce gevşek sonra sıkı. çok sert çekersem çakılacağını bilsem. bildiklerimi unutmasam. sevdiklerimi itmesem. gitmesine izin vermesem, gitmeyi hiç istemesem.
keşke birkaç gün içinde yeniden ağlayabilsem.

Ocak 16, 2010

"Tüm hayatımızı gelecek için endişelenerek geçiririz. Gelecek için plan yaparak, geleceği tahmin etmeye çalışarak...
Sanki geleceği bilmek darbenin etkisini azaltacakmış gibi...

Ama gelecek her daim değişir.

Gelecek, en derin korkularımızın yaşadığı yerdir. Ve en vahşi umutlarımızın.
Ama tek bir şey kesindir. Sonunda kendini gösterdiğinde kesinlikle hayal ettiğimiz gibi değildir."

Ocak 14, 2010

"Hayatının en büyük gününü tanıyamazsın, tam ortasına gelmeden olmaz.
Bir şeylere ya da birilerine, bağlandığın gün.
Kalbini kırdırttığın gün,
ruh eşinle karşılaştığın gün.
Sonsuza kadar yaşamak istediğin için yeterince zamanının olmadığının farkına vardığın gün...
En büyük günler bunlardır.
Mükemmel günler.

~ for anything for everything"

Ocak 13, 2010

it's humiliating because here i am begging.
so pick me.
choose me.
love me.

c'est tout.

Ocak 12, 2010

Ocak 10, 2010

TDK sayesinde seçtiğim günün en anlamlı kelimesini paylaşıyorum,


Günü: Zamanından önce doğan yavru.

Ocak 06, 2010

daha uzun nefesler alıp verdiğim zamanlar bunlar. şarabı kadehte unuttuğum, kitabın sayfasından çok daha ötede bir noktaya gözümü dikip dakikalarca hiçbir şey yapmadan oraya bakarak durduğum zamanlar mesela.
kocaman aynalı, mavi beyaz taşlarla kaplanmış küçük pencereli bir banyoyu düşündüğüm otobüs yolculukları aslında. kendimi her sabah aynadan alıp her gece dişlerimi fırçaladıktan hemen sonra yine aynı yere, aynaya bıraktığım el alışkanlıkları ya da.
kelimelerin kökenlerinden öte, kelimelerin harflerinden öte, kelimelerin söylenişlerinden en çok da yazılışlarından yazılışlarından ve yazılışlarından öte, hissettirdiklerinin önem kazandığı zamanlar. suskunluk anları.
birbirimize çok kızdığımız ve günümüzün kötü geçmesine sebep olduğumuz bir anı geride bırakıp zamana bırakıp her neyse geçmesi gereken ona bırakıp günler sonra tam da bugün karşılaştığımızda sımsıkı sarılıp öpüştüğümüz anlar aslında. ya da ellerinin ellerimi tuttuğu, benimle konuşurken gözlerinin dolduğu, belki benim de senden hemen sonra ağladığım...
belki bir yağmur bulutundan hazırlıksız düşermiş gibi, londra'da...
ansızın güzel bir kelime, her şeye rağmen. (ki her şey derken?)
sizden ya da senden gelen.

Ocak 02, 2010

dün ihtiyacım olan her şeyin gerçekleştiğini bilerek uyanmak o kadar güzel ki...
günümün en sevdiğim cümlesini az önce okudum, hem de dişlerimi fırçalayıp american boy'a eşlik etmeye çalışırken, bazen içimdeki kanye west'e dur diyemiyorum.
"life is good when you risk it all for a feeling"

bugün güzel bir gün. dünden en büyük farkı da bu.
hier, il m'a sauvé la vie.
salut!

Ocak 01, 2010

biri karşıma otursun, elimi sımsıkı tutsun. sonra saçlarımı okşayıp başımı omzuna yaslasın ama hiç konuşmasın. yorganı açıp beni yatağımın en derinine soksun ve üstümü örtsün. gözlerimin içine, en derinime dimdik baksın ve sonra beni öpsün.
her şeyin daha güzel olacağına inanmak için buna ihtiyacım var sanırım.