Temmuz 23, 2006

Şimdi böyle çalışıyoruz, didiniyoruz tamam süper de
ne için?

Temmuz 18, 2006

Bugün Kendimi..

Şimdi şöyle bir şey: İplerimiz var ve biz onları elimize alana kadar hep başkalarının kuklaları, oyuncaklarıyız.
Ha ben de merak etmiyor muyum ne zaman alacağım benimkileri elime, bilmem ediyorumdur herhalde.

"Şebnem Ferah - Geçmişe Yolculuk" bir şekilde dinlerseniz iyi olur.

Temmuz 09, 2006

Silah Sesleri Geliyorlar

Sakalını göbeğine kadar uzatmış, cübbesiyle -cübbe mi o şey, herneyse- yerleri süpüren, en sevdiği renk türbe yeşili, en sevdiği mekan Allah'ın evi olan, mütemadiyen sarımsak, sucuk ve pastırma kombinasyonuna eklenen ve vücudunun her zerresinden adeta fışkıran teriyle burnumun direğini sızlatmak değil neredeyse kıracak kadar kötü kokan, gençliğe kökten karşı olsa da düşük belli bir kız yanından geçerken gördüğüne yemek görmüş aç bir ayı gibi bakan, sıraya girmek yerine en önde beklemek gibi bir ayrıcalığı olduğunu sanan -ve yanılan; paşa paşa sıra sonuna yollanan-, görgü ve saygıdan bihaber, kendi koltuğu yetmezmiş gibi gerek kolu, bacağı, gerekse çantası bilmemnesiyle üzerinize abanan tüm erkeklerden
ve
kızlarına evlenene kadar baba ve abisi/abilerinden birkaç adım geride yürümesi gerektiğini tembihleyen, ilkokul çağındayken başını kapattıran, gittiği türbelere onu da sürükleyen, eşarbını başına örtmek yerine ikinci bir deri gibi kaplayan, çoğunlukla günün modasının izlerini taşıyan allı pullu, güllü dallı, işlemeli giysiler giyip eşarbını da giydiklerinin renklerine uygun seçen, eline erkek eli değdiğinde sanki ateşe değmiş gibi feryat figan yakınan, hemcinslerinden bazıları parkta, merdivenlerde resmen erkeklerle kırıştıran, sadece birilerini gördüğünde toparlanan kadınlardan
kısacası dini içinde yaşamak yerine amaç ve araç olarak kullanan, cılkını çıkartan, dinden soğutan her şeyden ve herkesten ölesiye nefret ediyorum.


şüphe ediyorum bildiklerimden..

Temmuz 07, 2006

Ehöm Ehöm

Saat 02.30 sularında uyumak için debelenirken -evet çalışmak değil resmen debelenmek yaptığım şeyin adı- gerçekten de ilgi delisi bir insan olduğumun farkında vardım. Daha önceleri de biliyordum fakat bunu dönem dönem azalan, dönem dönem çoğalan bir duygu sanıyordum, yanılmışım. Ben ki bindiğim otobüsteki en yakışıklı çocuk ben miyim diye etrafına bakan; en yakışıklıysam karizmatik pozlar eşliğinde yolculuğumu sürdüren, değilsem de kafamı cama/koltuğa yaslayıp uyuyor numarası yapan bir çocuğum. Evet, ben çocuğum. Ama "olsun be seviyorum seni" desinler istiyorum, bağırlara basılmak istiyorum, tüm depresif modlarımı evde bırakıp barlara gidip eller havaya yapmak istiyorum, "çiğ mi?" diye soran herkese "hıa hıa" diye haykırmak ve Jelatin Çiçek'le geçirdiğimiz güzel günün hem tuzu hem biberi olmak suretiyle sevgilisiyle iki kez gördüğümüz Aysun Kayacı'nın dudaklarını sıkıp o genel büzüşük ve ördek ağızlı dudak formunu sonsuza kadar bozmak istiyorum.



Ben bulutların üstüne çıkıp yatmak istiyorum belki uyku oradadır. Henüz merdivenim yok, ben merdivenimi bulana kadar siz doz aşımı yapmadan ilgilerinizi gönderin. Sizi temin ederim karşılığını fazlasıyla alacaksınız.

Bi'kaç gün kendi halimde takıldım, yine değişik kararlar aldım ve birçoğunu uygulamadım. Ama "dört" ne demek hiçkimseye söylemeyeceğim. Saatlerimizi eskiye ayarlayalım. Bir daha yapıp yapmayacağım konusunda söz veremeyeceğim.
Heeey ben geldim!

not: Jelatin Ahmet Hakan desem?

Temmuz 06, 2006

Dört

Ve o, bu dünyaya ateşe kavuşmak için geldi. Sonunu hazırlayacak şeyi nasıl böylesine seviyor ve istiyordu?.. Biteceğini bile bile sarılmak, yanmaya hazır beklemek yorucu olmalıydı. Bir kez ateşle öpüştükten sonra dönüş yoktu artık onun için. Birbirlerine değdikleri ilk anda kavrulmaya başlayacak ve kırmızılığı yavaş yavaş köz olacaktı. Ardından küle dönüşecek ve kendine ait olmayan -genellikle camdan yapılmış bir yerde- tamamen yok olmayı bekleyecekti.
Son nefesin ardından üzerini bir ağırlık kaplayacak ve sonsuza kadar sönecekti. Kül olacağını bile bile devam etmek onu hiç yormuyor muydu?
Etrafına saçılmış parçaları arasında küle dönerken tek başına olmak canını yakmıyor muydu?
...

II

Temmuz 04, 2006

Dört

Bazen, kafamın yeterince dolu olmadığı ve yine uyuyamadığım zamanlarda, odaya giren gün ışığı o kadar cezbedici oluyor ki kendimi fotoğrafı çekilebilecek en şahane insan sanıyorum, fotoğraflarımı çekiyorum ama hiçbiri şahane olmuyor. Ben de fotoğraf çekmeyi bırakıp kafamı biraz daha geriye kaldırıp/yaslayıp binalar arasından görebildiğim sonsuz mavi ve çocukluğumdan beri pamuk olduğuna inandığım bulut kümelerine bakıyorum; huzur bulabilmek için.

Bazen huzur, sonsuz mavide ya da pamuktan bulutlarda oluyor ama gel gör ki bulunduğum duvar yığınlarında pencere dahi olmuyor. Böyle zamanlarda huzuru aramayı bırakıp uyumayı deniyorum, onu bile beceremiyorum.

I

Temmuz 01, 2006

Bi Bakar Mısın?

Blogumu kapatmadım, o kadar da asi veya asabi değilim. Bi'kaç günlüğüne Tekirdağ'daydım ve ben buralardan uzakken Blogger'ın bana gıcıklık yapacağı tutmuş; keyfen göstermemiş sayfamı.
Eshefle kınıyorum.
Ayrıca "hıh şımardı, kapadı yine salak!" diyenlere de buradan kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum. Hadi canım, hadi.