Ocak 31, 2006

Asabiyet Geliyor!

Bazen, genellikle sinirimin tepe noktasına ulaştığı anlarda içimden geldiği gibi, sessiz değil aksine haykırırcasına küfrederim. Mesela vapur kıyıdan uzaklaşırken ben sigaramın olmadığını fark ettiğimde, mutfağın altını üstüne getirip kahvaltı şanına değer bi'şey bulamadığımda, blogumun ilk adresi damndan.blogspot.com'ken bir anda başıma ağır bi'şey düşmüş gibi şimşekler arasında yanıp sönen terskose.blogspot.com'u bulduğumda ve aylar aylar sonra benim neslimi yerden yere vurmayı kendine görev seçmiş, yaşıtlarımın konuştuğu Türkçe'ye ve piercinglerine kafayı feci halde takmış bir nevi orta yaş kahramanı http://terskoseden.blogspot.com u gördüğümde çok güzel küfürler ederim, etmiştim. Bana göre sabahın körü sayılan saat 09.00 sularında rüyamın ortasına gökten düşen elma kıvamında "dan dan" sesleriyle giren balyoz seslerini duyduğumda geçmiş günleri andım ve okkalı bir küfür ettim. Sonra duvarlarımın titrediğini fark ettim. Bi'kaç gün önce karşılaştığımız hırsızlar geri geldi apartmanı yerle bir ediyorlar sandım. Ancak gerçek bu değildi olay şuydu; üst kat komşumuz -ki yönetici sıfatını kendine yakıştırmış gözlüklü sevmediğim adam- evini balyoz darbeleriyle yerle bir edip yeniden kurmaya karar vermiş ve bu işe benim odamın üstünü yıkarak başlamıştı. Aklımın almadığı aynı aile evini her mevsimde gürültülü bir şekilde yenilerken ben bir yaz gecesi odamın camını açık bıraktığım ve müzik dinlediğim için "yarın işe gidicez be kapa şu camını!" tarzı serzenişlerle karşılaşmış camı kapatmakla kalmayıp utancımdan kendimi bile kapatmıştım. Aynı hassasiyeti hiçbir zaman göstermeyen bu insanlar bana ilkokul öğretmenimin özgürlük tanımını hatırlattı: "Başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde sizin özgürlüğünüz biter." demişti Emin Bey. Eğer ilkokul günlerime yani o ana geri dönsem şu bilinçle hocama bir "hasktr" çekip bugün üniversite sıralarında oturmak yerine açıktan liseyi bitirmeye falan çalışırdım sanırım. Gecekuşu tabirini kendime yakıştıran bir insan olarak 6 saat uyku bana yetmiyor. Saat 15.50 oldu ama gürültü bitmiyor. Kahretsin! Amerikanvari bir aile değiliz, beyzbol sopamı alıp duvarlarını yıkmalarına yardım edeyim arada bir sopa elimden kaçsın kafalarına falan isabet ettireyim. Yapacak bi'şey yok küfretmeye devam. Çıldırmazsam iyi... Komşumuzun külüne değil bir tatlı huzur kıvamında sessizliğine muhtacım.
Yandaki fotoğrafımı neden koydum diye soracak olursanız bana değil arkamda, sigarasını emmek suretiyle içen büyük ihtimalle sinirden kudurmakla meşgul bayana bakın, onun kadar asabiyim bugün. Fotoğrafın alakası budur. Saygıyla bitirmek isterken bu postu saygısızlaşacağım için artık susuyorum yoksa elim her an kötü sözcükler yazabilir ve
O'nun düşmanı olmak istemiyorum ki düşman tanımına da "cuk" oturuyorum. Aman neyse zaten gerçek "terskose" benim. Hıh!

Ocak 30, 2006

Vega&İzmir

İzmir konser şehri olmaya en bi en güzel konserleri yaşatmaya devam ediyor. Beklenen grup Vega geliyor. Fiyu, yihu, heyo, oley durumundayım.
17 Şubat 2006 tarihinde Ooze Bar'da Sevgililer Günü'nü üç geçe görüşeceğiz. Tüm şehirde bayram ilan edeceğiz. Neyse artık susayım. Bekleyeyim.
Tamam tamam sustum
veya
ya sustum ya öldüm.
Yine de içimde zıplayan bi'şeyler var!
Fark ettiniz mi bilmem ama, küçük şeyler sevindirir ruhumu...

Gerçi hayal edebiliyordum ben bunu. Neyse, daha mutlu olamam bu akşam.

Ocak 28, 2006

Hırlısı var hırsızı var!

Bugün saat 17.30 civarında annemle apartmanın önünde karşılaştık. Asansöre bindik 6. kata geldik. Asansörün kapısını açmamla 19-20 yaşlarında 2 genç gördük. Biri asansöre bindi ama gitmedi diğeri kapıyı açtı fısır fısır konuşmaya başladılar. Eve girdik biraz bekledik sonra şüphelenip çıktık ve komşumuzun hem demir kapısının hem de evinin kapısının kırıldığını gördük 155'i aradık ev sahiplerine haber verdik. Evden bi'şey çalınmadan geldiğimiz için sevindik. Ya annem tek olsaydı bunlar anneme bi'şey yapsalardı diye düşünüp üzüldük. Alt kat komşumuzun da kilidi zorlandığı için bu hırsızlar apartmanı galeri gezer gibi gezmiş seç beğen al uygulamışlar dedik titredik. Bugün korktuk dün gece deprem oldu yine korktuk. Korka tırsa yaşıyoruz hadi hayırlısı...

Ocak 26, 2006

Söz biter

Garip günler geçiriyorum. İnkar etmiyorum fakat babama n'oluyor anlamıyorum. Cnbc-e veya Cnn izleyerek, konuşmasını düzelterek ve "benim çocuklarım 00.00'dan sonra internete girmemeli, odalarında sigara içmemeli" diyerek entellektüel bir görünüm kazanmaya niye çalışıyor bilmiyorum. Orta yaş bunalımı eğer geliyorsan yavaş gel. Gerçekten sıkılmaya başladım. Yapma denilen her şeyi yapmaya alışkın olduğum için belki de artık daha cazip geliyor koyduğu kuralları yıkmak. Mesela elime kitap alasım yok. Zira kitap okumak ona göre bir artı. Onu sinir etmek adına kendimden biraz daha vazgeçersem dönüşmemem gereken birine dönüşeceğimden korkuyorum. Saçlarımı kestirip "baba naber ya, abi sorma yaa" derken, mini Özcan Deniz veya "tiky" -doğrusu budur umarım- tabir edilenlerden birine dönüşmüşken Yonja'daki profilime belediye dağıtmış gibi duran polis gözlüklü fotoğraflarımı koyarken kendimi hayal bile edemiyorum. Baba krizini ertele! Yeni kriz masaları kurdurma. Tanrım sen de beni daha fazla zorlama...

Ocak 23, 2006

Şebnem Ferah Fırtınası

Dream Tv'de bir program var: Stüdyo 7. Sunucusu Öykü bilerek mi yapıyor yoksa gerçekten öyle mi konuşuyor -aslında konuşamıyor- emin değilim fakat Şebnem konserinde aynı o şekildeydik hepimiz. Konuşma özürlüleri gibiydik. Huaa, çok tatlı vb. şeylerden başka bi'şey diyemedik ki onları bile zar zor söyleyebildik. Muhteşemdi, mükemmeldi bunlar bilinen şeyler zaten. Çok özlemiştik, çok özlemişti. En kısa sürede tekrar görüşmek üzere gitti. Çok teşekkürler varlığı için...

Ocak 21, 2006

21 Ocak 2006 Unutulmayacak


O geliyor.








Bu gece hepimiz O'na gidiyoruz. Şenlik havası. Fiyuu falan durumundayız.

Ocak 20, 2006

Hayat Güzeldir Diyordu

Hayatımdaki insanlardan yalnızca biriydi o. Masasında "Hayat Güzeldir" duruyordu. Israrla bana o kitabı okuduktan sonra hayatının güzelleşeceğine inandığını söylüyordu. Çok saftı ya da çok saftım. Hayatın güzel olmadığını bilecek yaştaydım. Neden kendimi hep siyaha mahkum bulduğumu bilmiyordum. Beyaz benim için sayfaların rengiydi sadece. Biraz da buluttu. Umutlarımı yitirmiştim ve ümidin kötülüklerin en büyüğü olduğunu öğrenmiştim. Hayata onun kadar pozitif bakmıyorum belki de bakamıyordum. Siyah günler geçirirken ben, beyaz hayatına başlamıştı çoktan. O hala beyaz günlerde ve ben gri arasına sıkışıp kaldım. Artık ne siyahım ne de beyaz olabilmeyi beceriyorum. Yine de gamzelerinin güzelliğiyle hayat güzeldir diyen kadına karşı ılımlı yaklaşamıyorum. Belki de her şeyi önyargılarım yüzünden kaybediyorum. Dipsiz bir kuyu gibi görüyorum. Bu bulanlıklık canımı sıkmaya başladı. Hayat güzelse eğer adil davranmasını diliyorum. Biraz beyaz benim de hakkım sanırım en azından öyle olmalı...

Ocak 18, 2006

Söylemek İstediklerim Bunlar Değildi

Bugün hep özendim insanlara.Ne kadar mutlusunuz, ne kadar huzurlusunuz diye geçirdim durdum içimden. Hep başka hayatları gözledim, izledim bugün. Kendiminkini bir kenara bıraktım, biraz uzaklaştım. Derken bir kahve fincanında buldum kendimi Kızlar Ağası Hanı'nda. Başak'la oturmuş kahve içip lokumlarımızı yiyorduk. Sonra fotoğraf makinesi girdi işin içine ve olayın boyutu tamamiyle değişti. Meğer tüm gün ben fotoğraf çekeceğim diye kurulmuştu. Bütün o mutlu insanlar numara yapıyordu. Kameradan gözükenler beni memnun etmedi. Az önceki mutlu tablo silinip gitmişti. Bu duruma çok üzüldüm. Kendi kendime kızdım hatta. Tam fotoğraf makinemi kaldırıyordum "hadi bi de kendimi çekeyim" dedim. Çektim. Gülebildiğimi fark ettim. Gözlerimle değil, dudaklarımla.
Eve geldiğimde aslında o kadar da kötü bir gün geçirmediğimi anladım. Evet çok para harcamıştım ama "sanat" için değerdi. Hatta aslında yazmak istediklerim bunlar bile değildi. Yine babamın homurtuları ve annemin kulak tıkamaları arasında yitip gitti cümlelerim. Başka bir zaman, belki...

Ocak 17, 2006

Jelibonlar Hangi Renkti?

Bugün fark ettim ki ben bu blogun renklerini artık sevmiyorum. İçimi falan karartıyor ne bileyim. Bak başkalarına ne güzel blogları var. Kıskanıyor muyum? Olamaz ki. Bir zamanlar en güzel renkli blog olarak görüyordum kendiminkini ama sıkıldım artık. Yazma hissimi falan yok ediyor. Zaten verdiğim linkler yazı rengimle aynı oluyor. Sonra sonbahar gideli çok oldu ama bu blog hala sonbahar. Ben bile sıkılmışken bu durumdan uğrayan bi'kaç kişi de sıkılmıştır diye düşünüyorum. Cesaret edip oynayamıyorum bir türlü. Şöyle hareketli bir şeyler olsa. Gökkuşağı falan çıksa çocuklar koşsa oradan oraya. Aman öf ne bileyim işte.
Bir yardım meleği istiyorum ben. Ekranın sağ üstünde dursun ben ona tıklayınca "buyrun ne vardı" desin ben derdimi anlatayım o yapsın hemen. Kodlarla falan uğraşacak halim hiç yok. Nerden geliyor bu bezginlik yahu? Sıcaktan mayışmış olabilir miyim? Daha fazla soru sormak istemiyorum kendime. Ben burada sorularımla başbaşayken annem çok rahat bir şekilde "ben geliyorum şimdi" deyip gidebiliyor. Abim arkadaşıyla 21.00'da geleceğini söylüyor. Babam desen tek derdi tatil girdik mi girmedik mi. Nasıl bir aileye evlat oldum ben? Heh bir soru daha. Yeter!
Neyse benim markete gitmem lazım jelibon alacağım bol bol bu duruma iyi gelecektir. Yani öyle umuyorum. En az jelibonlar kadar renkli bir blog istiyorum!

Ocak 16, 2006

İş Bankası benim babam mı?

Böyle bir şeyi hiçbir objeyle yaşamıyorum belki de.
Ne zaman İş Bankası şubesi veya bankamatiği görsem içimi bir huzur kaplıyor. "Güvendeyim" hissi yayılıyor tüm bedenime. Böyle zamanlarda çok merak ediyorum geçmişimde bu bankayla ilgili bir anım mı var acaba? Mesela annem beni bir atm'nin içinde bulmuş olabilir mi?
Neyse.
Bugün de bankalarla, paralarla, baş ağrısıyla ve çıldırma noktasına yaklaşmakla sürdü ve bitmek üzere.
Hepimiz için, hepimiz adına Şebnem Ferah 'Bugün' diyor winampta...
Çok yakında -mesela bu cumartesi- Levent Marina'da. Kulakların pası silinecek, zat-ı şahane kıymetlisini şereflendirecek. Hasret bitiyor, Şebo geliyor.
Okulu özlüyorum galiba. Yapacak bir şey bulamamak çok sıkıcı. Sıkılmaktan bile sıkılır mı insan?!

not: ipod, i-pod, i pod herneysen işte benim olacaksın!

Ocak 15, 2006

Serzenişteyim!

Dün Televizyon Makinası 'nda Vega vardı evet.
Aynı çileye Şebnem Ferah varken de tanık olmuş,sinirlenmiş yine de "iki şarkı söyledi ama olsun" demiştim.
Dün yine tam delirmek ve "makina"yı kapatmak üzereydim ki Deniz'i gördüm.K-9'dan başka bir şarkı beklerdim.Gözlerinden ateş fışkıracaktı nerdeyse, eğer sinirliyse sinirini karşı tarafa bu kadar iyi geçiren birisini daha görmedim.
K-9 sonrası tıpkı Şebnem gibi Vega da kayboldu ortalıktan ve ben daha fazla dayanamadım kapadım "makina"yı.En iyisini yaptım belki de.
-Tanrım bu yazı göndermesiz bitemez-

Ne uğraşıyorsun boş şeylerle, üzerinden prim yapmalalarla.Kimse üzerine geçirdiği kılıfla adam olmuyor.Çok öten bülbül elbet bi'gün susuyor, susturuluyor.Bilgisayar başında artistlik moda olmuş galiba, moda sana çok yakışıyor hemen giy.Kendini çok zeki zanneden sen, bak "Şebo" muzun bir şarkısı vardı Oyunun Sonu diye...Oyunun sonu sen değilsin, daha yeni başlıyoruz.Şah mat..
Neyse; çektim fişini bu yazının.

Ocak 10, 2006

İsteklerim Bitmez

Tanrım.
İlk görüşte aşk varsa eğer;
evet ona ilk görüşte aşık oldum.
Bunu istiyorum hem de çok!

Sen ne güzel bi'şeysin ya of!
Önümde iki seçenek;
1)İstanbul'a gitmek.
2)İpod almak.
terazi burcuyum.Lütfen yardım edin

Höf

Nasıl bir sıkıntıdır bu?
Ben stres topu değilim ki niye bu kadar sıkılıyorum-iğrenç espriler yapıyorsun-.
Hiçbir şarkı ruh halimi değiştirmiyor.
Çok canım sıkılıyor.
Niye ki?
Blogu değiştirsem mi biraz?..
Çok mu iç sıkıyor ne!

Ocak 09, 2006

Ocak 07, 2006

O şarkı

Hep şarkılardaki anlamı paylaştık O'nunla..
O kadar çok şarkımız var ki..
Yine de bi şarkı var dinleyemiyorum uzun zamandır..
Her duyduğumda içim acıyor..
Çoğunluk biliyor..
Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı'dan bahsediyorum..
Elimde değil açıp dinleyemiyorum...
Belki yine beraber dinleriz diye hayaller kuruyorum..
Ne güzel hayallerim var benim
saçlarım kadar dağınık
gözlerim kadar aydınlık..

Ocak 05, 2006

Hayat

Bazen iyi şeyler de olmuyor değil hani..
Her sabah nefretle uyanmak da kolay değildi..
Biraz daha pozitif başlıyorum günlerime yine de ters köşeye yattığım zamanlar oluyor ama olsun deyip geçiştiriyorum..
Galiba değişiyorum, büyüyorum..
Ne garip..
Oysa ben çocukken istemezsem hiç büyümem sanıyordum..
Ama büyüyormuş insan istese de, istemese de..

Ocak 04, 2006

Of

Gelmeyeceğini bile bile bekliyorum..
Sonu belli acıları hep ben çekiyorum..
İnat ediyorum bazen git bazen gitme diyorum..
Ama en çok O'nu seviyorum..

Ocak 02, 2006

Şey Gibi

dileğimi tuttum
gözlerim kapalı
açmıyorum
sayıyorum
gizli bir günahı
en derine saklar gibi
seni gitgide içime gömüyorum.