Hep böyleydi aramız. Merhabaların ardından söylenirdi hemen vedalarımız. Gelmelerin yarattığı şoklar geçmemişken gitmenin vereceği acı yaşatılır ve o kişi tek başına bırakılırdı. Tam alışırken hayata, nefes alabilmeye başlamışken yaşamla geri dönülür bir çelme daha takılırdı. Bilmiyorum başkaları ne derdi ama aşktı bunun adı bana göre. Beni en çok mutlu eden de oydu bana en çok acı veren de... Hep yeni kararlar alırdım ben, aldığım kararları delmemi sağlardın sen. Bazen ne senin gelmene gerek kalırdı ne benim bir şeyler söylememe; şarkılar anlatırdı her şeyi çünkü. Her halimize uyan şarkılarımız vardı bizim ama onlar da tükendi yavaş yavaş. Ne seni suçlayacak gücüm var ne kendime kızacak yüzüm var. Seninle beraber rafa kaldıracağım bir şarkı var şimdi kulaklarımda. Sözleri bedenimi yakıyor, müziği ruhumu dağlıyor. Bir kalp var bugün sana son kez ağlıyor. Bitti dedik, bu sefer bitmiştir. Ağlamayı bilen gözlerime gülmeyi de öğretebilir, yarattığın boşlukları kendi kendime doldurabilir ve -ne yazık- bana küstürdüğün "ben"le yeniden barışabilirim. Yeter ki sen çek -çık- git artık!
saklanabileceğim bir siyah da yok artık.
gördüğün gibi her şey apaçık.