Mayıs 08, 2006

Sevgili Arsız Ölüm ve Korsancılığım

Sevgili Arsız Ölüm ve Latife Tekin'le tanışmamızı saso sağladı. Teşekkürü hak ediyor. Eğer o kitabı bana hediye etmeseydi kimbilir ben ne zaman alacak ve okuyacaktım. Fakat kitap elime geldi ve ben soluksuz okudum -hep kullanmak isterdim bu "soluksuz okumayı".- Kitabı elimden bırakamadım desem yeridir, okuldayken bile aklımda eve gidip okumak vardı. Hatta metroda okumak istemediğimden kitabı evden çıkartmadım. Zaten pek uzun sürmedi 2 gün içinde okudum ve bitti.
Romanda köyden kente göçen kalabalık bir ailenin hikayesi var. Huvat ve Atiye ile çocuklarının önce köy sonra şehir maceralarını okuyor bazen dağlara tırmanıyor kayalara çıkıyor, bazen nefesimiz içine kaçıyor gözlerimiz büyüyor. Bu kitabın dili var, konuşuyor. O kadar akıcı ve o kadar benzersiz ki... Ben çok sevdim tavsiye ediyorum. Eğer bir kitap okumayı düşünüyor ancak yeni şeyler keşfetmek istiyorsanız bu kitap tam size göre. İçine girecek ve çıkamayacaksınız. Benden söylemesi, siz bilirsiniz tabii. Yine de bence not alın.
***

Her metro çıkışında amaçsız bir şekilde yere yığılmış kitaplara kayıyordu gözlerim. Ne aradığımı biliyor ve bu yüzden kendime kızıyordum. Kitap fuarına gidip bu kitabı ellerim arasına aldığımda anlamıştım ne istediğimi. Param yoktu, alamamıştım. Param olsa da almayacaktım sanırım -böyle garip bir insanım.-
Metis Yayınları'nın korsanı yok diyordu ttku. Ben yine de ısrarla her gün bakıyordum kosan kitapçının sergisine. Bugün metrodan çıktım ve ayaklarımın ucunda duran kitabı elime aldım. "Ne kadar" dedim önce, sonra "teşekkürler" deyip yere koydum. Adam pahalı geldiği için bıraktığımı sanmış olacak ki fiyatta indirim yaptı. Ben de pahalı geldiği için bıraktığımı sanarak kitabı aldım. Yaptığım şeyin verdiği suçluluk duygusuyla kitabı acelece çantama tıktım. Arkama bile bakmadan oradan uzaklaştım. Suçluyum biliyorum. Baba ve Piç'in korsanını aldım. Marifetmiş gibi söylüyorum bir de... Çok ayıp!