Mayıs 06, 2006

Küllük

çok sevdiğin bir şeyi kaybetmek gibi
kaybedip üzülmek hatta belki gizliden gözyaşı dökmek.
sonra karşılaşmak yenisiyle
içinin cız edişi
cebindeki son parayı dahi versen O'ndan eski tadı alamamak.
artık sana ait hissetmemek.

sakız gibi ağızlarda çiğnenmiş
gel gitlerle kalbi yorulmuş
artık ne gelirse
nereden gelirse kabul, "yeter ki" diyecek halde...
anahtar deliklerinde birikmiş toz gibi
her içine girişinde biraz daha derin
her terkedişinde bi öncekinden kat be kat altı yerin.

en dip sandığın meğer daha başlangıçmış
bakışları uzaklara dalsa da meğer içini
O'ndan başka kimse ısıtamayacakmış.
Artık senin olmadığı halde
bir elin diğerinin üstünde
nefesin güneşe çıkmış
güneş dağa kaçmış
dağla beraber yanmış, bitmiş, kül olmuş.