Mart 07, 2008

Sabahın en tanımsız vakitlerindeyiz. Bir otobüs dolusu insanız. Bir kısmımız otururken bir kısmımız ayaktayız.
Tiksinerek boyası soyulmuş demire tutunuyorum. Ayaklarım oldukları yerde dans ediyorlar, tutamıyorum. Yanımda duran kızın suni deri çantası -ellerinde sımsıkı, üzerinde 9 köşeli metal yıldızı. 9 ucu var yıldızın etime yavaşça batan, battıkça kanatan. Yıldız işkenceden memnun, kanımı akıtıyor. Annem evden çıkarken tanımadığım kişilerle konuşmamamı söylüyor. Kaç yaşında olduğumun önemi yok. Otobüs kalabalık ve tanımadığım kişiler etrafımda, onlar çok. Çok! Olduğum yerde kanıyorum, onlar konuşuyor ben susuyorum, biraz daha pusuyorum. Durmuyorlar, 9 köşeli yıldızın her ucu etimin daha derinine saplanmak için birbileriyle yarışıyorlar. Ağızlarındaki 9 gümüş dişle sırıtarak salyalarını çenelerinden akıtıyorlar. Susuyorum anne ve ilk cinayetimi işliyorum.
Artık otobüste yapayalnızım, belki de hep yalnızdım. Ayaktayım ve ağlıyorum. Önümde oturan çocuk gözyaşlarımı havada yakalayıp kendi gözlerine koyuyor. Damarlarındaki kuraklığı benim yaşlarımla gideriyor. Ben eksiliyorum, eksildiğimle çoğalıyor.
Adını bilmediğim duraktan bir falcı kadın otobüse biniyor, kalabalığı geçip yanıma geliyor. Koynundan çıkardığı bıçağın tahta sapı yer yer kırık. Elimi avucuna alıp uzun uzun bakıyor. Bıçağın sivri ucuyla adımı avucuma kazıyor. Adımdaki 6 harften ilk defa nefret ediyorum.
Otobüs daha önce gitmediğim bir yere gidiyor, tüm yolcular uykuda bense hala ayaktayım. Aniden midem bulanıyor. Tutamıyorum kendimi, çocuğun rengarenk balonları üzerine kusuyorum.
9 uçlu yıldız en derinimde, yer yer kırık tahta saplı bıçak falcının göğsünde, adım kanıyor elimde.
Biliyor musun ben bugün katil oldum, Anne.