Ekim 31, 2009

"there is so much i can't take.
but i will understand,
i will open my hand.
you can be happy"

elmanın zamanla çürüyerek eski sertliğinden eser kalmayacak derecede yumuşayabilmesi gibi. kötü kokan, yapışkan ve vıcık vıcık. kelimelerimin tümünü odamın duvarlarına yazmak istedim bugün, içimi daha fazla açmak için. daha görünür ve anlaşılır olmak için. neysem o olayım istedim. bakmak ve görmek arasındaki farkın yediyi aştığı bu dünyada bir de yanlış yerden bakılmakla ya da hatalı kısmımın görülmesiyle gerçekten uğraşamazdım.

birkaç fotoğraf gördüm, birkaç cümle okudum, biraz fransızca çalıştım. yapmam gereken alıştırmaların açıklayıcı cümlelerini anlayamadığım için zorlandım ama bırakmadım.
aslında ben kafasına koyduğu her şeyi yapan biri değilim. pek çok şeyden çabucak sıkılırım. ama haklısın, bunu sana hiç yansıtmadım. yansıtmayacağım.

önce parmaklarını hissediyorum, hemen ardından sesin geliyor. gözlerimi açılmasınlar diye daha da sıkıyorum ve kıpırdamadan duruyorum. battaniyenin altında seninle olmak öyle güzel ki, insanların korktuğunda saklandıkları yerlere ben seninle başbaşa kalabildiğim için resmen balıklama dalıyorum.

kendime not: balıklama dalmak çok uygunsuz oldu ama idare et. dün gördüğün rüyayı da unut.