Ağustos 04, 2010

insan en büyük acısına bile hissizleşebiliyorken, bir şeylerin sonsuza kadar süreceğine inanmak ne büyük aptallıkmış.
bazen gerçekten burnunun ucunu bile göremiyorsun acıdan ve umutsuzluktan. sonra O geliyor, çeneni tutup yavaşça başını kaldırıyor. göz göze geliyorsunuz ve kemanlar giriyor araya, viyolonsellerin eşlik ettiği. dünyanın tüm yaylı çalgıları sarıyor dört bir yanı. sonra filmler geliyor, en sevdiğiniz karakterler sizin için rollerini tekrarlıyor. bazılarının başrolleri size veriliyor hatta. azınlık olmak böyle bir şey, herkes sizi çok seviyor.
beraber bir kitap yazmaya başlıyorsunuz, son sayfayı düşünmeden... biriniz gündüzü alıyor eline biriniz geceyi...
dünyada sizin zamanlarınız yaşanıyor, yarını kimse sormuyor.
peki bu yaşananların adı ne oluyor?