gözlerimi kapattığımda bir arabanın ön koltuğundayım aslında... camdan dışarıya sarkan elimi yalayan ve yüzüme çarpan rüzgar yüzünden eminim böyle olduğuna. yanımda hep çok sevdiklerim. hiç toza bulanmamışız daha, hiç hayal kırıklığımız olmamış hatta. hepimizde pür neşe...
pür türkçesi, pure ingilizcesi, pur fransızcası, puro italyancası.
bir şekilde benziyor kelimeler birbirine değil mi?
o halde neden aşk ve sevgi olarak ikiye ayırdığımız şeyin karşılığını bulamıyorum başka dillerde?
ya da neden birbirinden çok farklılarmış gibi onyıllar önce ayrılmışlar bizde?
belki anadilimizden ileri geliyor bu bölüp parçalama, kılıflara sokup etiketleme isteğimiz ve alışkanlığımız. belki de doğamızda olanı dilimize yansıtmışız.
ama böyle olunca ben hiç hoşlanmıyorum ki...
hiç bulanmasın istiyorum sular
hiç dalgalanmasın
hep sakin kalsın ki huzur rahatsız olmasın.
yazıp yazıp sildiğim şeyler var, hatırladıkça unuttuklarım da. rica ediyorum sevgili evren, sahip olduğum -azıcık- huzur bozulmasın.