Kasım 24, 2009

"bak bu köşede gözlerin
eksiltiyorum ruhumu her fırçada

çal, çalsana kapımı
ister uykulu, ister uykusuz

bak burada beyaz ellerin
biraz eksik sarıyorsa belimi
görmemiş der geçerim
şeffaf çizdim ben zaten kendimi

çal, çalsana kapımı
ister hüzünlü, ister hüzünsüz

sonra bir ev boyadım sana
kapısı mavi, zili deniz
içinde yaşasak ikimiz
geç bunları demeden şimdi

çal, çalsana kapımı
ister huzurlu, ister huzursuz."

Kasım 23, 2009

"we could make this easy
easy love
easy"

oysa ki fikri ve zikri birbirine benzeyen bir insan oldum ben hep. yine de böyle anlaşılmış olmak garip tabii. orada, burada ya da şurada hiç fark etmez "dur" diyebilme hakkımı kullanabilmeliyim dedikçe daha çok susuyorum.
selam, ben genişlemek istiyorum? ama o kadar buruşmuşum ki açıldığımda izlerim belli olacak diye korkuyorum.
insanın canını en çok acıtanlardan biri "seni anlamıyorum" dediğinde gerçekten de anlamıyor olması. geçiştirmek için, basite kaçmak için ya da saçma sapan başka bir şey için değil gerçekten en basit anlamıyla ve özünde "anlamaması"
üç dört cümlelik bir şeyim aslında, atla deve değil şunun şurasında.
en büyük kurtarıcılarım olan hadi bakalım, öyle işte ve neyse üçlüsünden duruma en uygun olanını yardıma çağırıyorum şimdi...

neyse.

Kasım 22, 2009

"my heart is beating like a jungle drum"

dün güne çok güzel başlayıp çok güzel bitirdim. belki de bu yüzden yüzümde kocaman bir gülümsemeyle uyandım bugün. ya da nihayet yakamı bırakıp çoook uzaklara giden kabuslarımın yerini alan bulut gibi hafif rüyalarım yüzündendir bu gülümseme. emin değilim.
önce güneş vardı yüzümde ve ellerimde, sonra yerini çok güzel kelimeler ve gözler aldı. asla unutamayacaklarım arasında ilk sırada çocuk gibi kahkaha atıp dakikalarca yürüyüş yapmamız vardı.
insanın hayatını bu denli etkileyen kişilere bu kadar yakın olması ürkütüyor beni bazen. yine de karşı koyamıyorum. pişmanlıklardan hoşlanmadığım için sanırım.

yaklaşık bir aydır ha oldu ha olacak derken, sürekli gün sayarken ve bu gün sayısı mütemadiyen değişirken eninde sonunda birinde sabitlendik ve ayrı geçirilecek vakti nihayet tükettik.

iki'deyim şimdi tekrar "bir" olabilmek için.

Kasım 20, 2009

"i need your love right now, now, now, now"

Dün gece Z. ile kısacık sohbet ettik. Aklımda "konuşmak ve yapmak" üzerine söylediği minicik bir cümle kaldı. Hani bazı anlar olur insanın hayatında, uzun zamandır aradığın cümleyi bulmuş gibi sevinir ve sahiplenirsin bir şeyi duyduğunda ya da okuduğunda. Benimki de o hesap. Asla unutmayacağım o cümleyi benim kadar sahiplenecek biri daha varsa bu dünya üzerinde o da sahibi, yani Z.'nin kendisidir herhalde.

Bugün okulda sincap gördüm, mutlu oldum. Eve gelip iki ay önce aldığım anahtarı yerine koydum. Saçma sapan "acaba bugün mü oyunları"mı bozdum ve artık daha huzurluyum.

kendime not: kabus görmekten vazgeç ve bir ara dinlen, lütfen.

Kasım 19, 2009

Kasım 18, 2009

"ve aynada, bu aynada yine kimse yok,
yine kimse yok.

silah sesleri geliyorlar içimden, hiç yokken
şüphe ediyorum ellerimden,

ellerimden..."


dediğinde çok haklıydı aslında. o halde buz gibi kapıları sabırla, sabırla ve sabırla kapatıyorum ben de.

c'est dommage...
bencil insanlardan nefret ediyorum. bencil insanlar midemi bulandırıyorlar ve yine aynı bencil insanlar beni farkında olarak ya da olmayarak kendilerinden tiksindiriyorlar.
bencil insanları istemiyorum. bencil insanlardan uzak durmak istiyorum ama yapabildiğime inanmıyorum.
bir gün hassaslık kabuğundan sıyrılıp bencil insanların tümüne birkaç cümle söylemek için her gece yatağıma yattığımda tilki kuyruklarına asılmış düşünceleri kovalıyorum. tabii ki kendimi sizin önemsediğinizden daha fazla önemsiyorum ama hatayı nerede yaptığımı -aslında burada yapmadığımı- yavaş yavaş daha iyi anlıyorum.
bencil insanlar, sevgili canım bencil insanlar; sizi sevmiyorum ve bu kadar hayal kırıklığına yol açmışken sevebileceğimi de sanmıyorum. o yüzden ben diyorum ki siz bencil kalmaya devam edin ama bir gün sakın bencilliklerim yüzünden beni suçlamaya kalkmayın çünkü ne "sen de zamanında bunu demiştin/yapmıştın" diyecek kadar çirkinleşeceğim ne de bir şeyleri değiştirmek için çaba göstereceğim.

kendime not: bencil olmadan yaşanmıyor ve her koyun, tam da bayram öncesi, kendi bacağından asılıyor.

Kasım 16, 2009


daha önce onun da dediği gibi;
il pense que je suis un petit chat et c'est ça.

Kasım 12, 2009

upuzun kızıl saçlarını ve alnına düşen kâküllerini istiyorum ondan, bilmiyorum... çok şey mi istiyorum acaba hayattan?

kendime not: bir ve sıfır arasındaki dengeyi unutmamam lazım.

Kasım 11, 2009

hayatımın en huzursuz uykusunu uyurken dışarısı da yıkılmak üzereydi. öyle çok gürledi ki gökyüzü, birilerini çok kızdırmış olduğumu düşündüm. çocukken de inanmazdım tanrı'nın flaşla fotoğraf çektiğine ama birilerini kızdırmış olabileceğim fikrini hiç sorgulamadım, tereddüt etmeden aldım, zihnimin en tozlanmayan köşesine bir güzel kazıdım. bu yüzden her gök gürlediğinde kime ne yaptım acaba diye düşünürüm ben.
düşünmek demişken, son zamanlarda o kadar çok düşünüyorum ki uyumuyorum bayılıyorum adeta yatakta. ama bundan şimdilik bahsetmeyeceğim.

dudaklarım kanıyor ısırmaktan, öpsene?

Kasım 09, 2009

"dersin 'bugün'
her gün aynı..."


konuşmak gerek aslında, bol bol anlatmak gerek.
hem de bir ömür boyu yetecek kadar suskunluk varken içimde.
hatta senin için de.
ya da senin içinde?

Kasım 06, 2009

Bonjour Hava!
J'arrive a Paris. C'est dommage! Il pleut et j'oublie mon parapluie. Je vais a la biblioteque parce que je travaille le français. J'achete un chat! J'aime beacoup les cafes, les rues, les enfants, La Tour Eiffel... J'ai horreur des cafards.
Ma date de retour est le lundi. Je veux toujours rester a Paris avec mon ami...
Ecris-moi.
Tchao!

Çağdaş.

Kasım 04, 2009

uyumayı ve yolculuk yapmayı çok severim. yağmur yağarken camda sigara içmeyi bir de. konuşmayı da çok severim ama sustuğumda daha rahat hissederim. ellerini severim aslında en çok, benim ellerimin üzerinde ya da içinde...

Kasım 02, 2009

"Birinin her şeyini merak etmeye başlamak, aşkın ilk göstergesidir bana göre."

O halde ben dört aydır aşığım, çok aşığım hem de...