Ocak 21, 2008

Verdiğimiz sözleri unuttuk. Ne kadar çoktular oysa... Hepsini gerçekleştirebilirdik değil mi? Öyle bir güç, ölesiye kudret ve aidiyetten duyduğumuz emniyet. Yanıldığını biliyorum bugün. Yanıldığımdan da bir o kadar eminim. Kimseye ait olmadığımız kadar birbirimize de ait olmadık. Olamadık.
Kimseye ve hiçbir şeye karşı sorumluluk hissedemediğim bir hayat. İzle. O kadar çok anlamlı ve anlamsız ki yaptıklarım. Öğreniyorum? Öğrettiklerini yudum yudum içiyorum.
Yok, hayır, sandığınız gibi değilim. Hala paslanmadım. Oyundan çıktım, atılan paslara vurmadım.

Yeşilin benim için ne ifade ettiğini asla bilemezsin. Seninle hiç alakası yok. Seninle hiç alakası olmadı zaten, hiçbir şeyin, seninle, hiç. Duy. Yattığımda kalbimin sesini yastığımda buluyorum. Kulak çınlaması gibi bir şey ama değil işte. Ben yaratıyorum. Nefesimi tuttuğumda yavaşlıyor, sesi azalıyor, hızlı hızlı soluduğumdaysa birileri bir yerlerde davul çalıyor. Yoksa sen yapmadın mı?

Aynaya baktığımda gördüklerim, seni hiç ilgilendirmediler. Hiç de ilgilendirmeyecekler. Hisset. Ayna, ben, sen, hiç, yok. Hayatında bir kere bile yansımanı öpmediysen ve öptüğün yansımadaki soğukluğa üzülmediysen gerçekten yitiksindir. Yitirilmişsindir. Bir tecavüz sonrası arsaya atılmış artık'lardan farkın yok. Gelen geçen belli değil. Köpekler ayak parmaklarını kemirirken, kediler kemiklerini sıyırmak için dağ eteklerinde bekliyor.

Ve kuşlar. Onlardan hep nefret ettim. Onlardan hep nefret ettim. Mavimtraktı ve kafasını kapıya sıkıştırarak intihar etmişti. Verdiğim süs buna işaretti. Git. Şimdi ben sana ne söylesem, dün ne söylediysem ya da -hepsi boş aslında biliyorsun.
Anlatamayacağım bir sır var diyelim. Arkadaşlarınla toplanmış, etrafımı çevirmiş, gözlerime bakıyorsun. Diğerleri çoktan sıkılmış bu saçma oyundan ama kediler var değil mi. Her şey o kedilerin hatrına.
Ah aptal kız, yokuştan bile düşemeyecek kadar yorgunsun içinde. Yosun tutmamaya çalışmanı anlıyorum. Yine de sen daha fazla direnme ki zevk almak kutsal bugünlerde.