Bugün sizi metroda gördüm. Birkaç saat önce aldığınız gereksiz bir paketi, gerekli bir çöp kutusuna atmıştınız. Çöpe attığınız paketin içindeki kağıtları düşündüm. O kağıtların başka bir çöpe atılacağı, oradan kağıt toplayıcılar tarafından alınıp para karşılığı bir yerlere satılacağı, oradan geri dönüşüm merkezlerinde tekrar kullanılabilir kağıt olacağı, size bazı şeyler yazan kişiye ulaşacağı ve o kişinin tekrar "saçma" satırlarıyla sizi boğacı, ardından sizin bunları yine çöpe atacağınız gerçeği ve aynı teranenin tekrarlanarak kısır bir döngüye ulaşacağı, sizin bir gün bu fasit daireden sıkılıp mektupları saklayacağınız, bir cümleye nokta koyacağınız gibi saçma bir hayal ürettim sonra. Ben hayale dalmış aramızdaki insanlar da yerini almıştı ki sizi kaybettim. Evet aynı metrodaydık ama ben sizi kaybetmiştim bunu düşünmek bile korkunçtu. Sonra bir baktım ki yanıma oturmuşsunuz, kulağınızda kulaklıklarımın biri; malum şarkıyı dinliyoruz. Cama da yağmur vuruyor az az, ortamı hayal edebildiniz mi? Romantizmin dibine vurmuşuz da arkadaşlarınızın camdan atlamasına sebep oluyoruz.
Bugün sizi metroda gördüm ve tam karşımda düzene karşı çıktığını sanan, lise döneminde bizim de bileklerimizde sergilediğimiz çivili, yıldızlı metalleri çantasına takmış, kulağından yükselen müziğe elini dizine vurmak suretiyle eşlik eden ve "mahalle karısı" tabir ettiğimiz şekilde sakız çiğneyen bir genç gördüm. Evet bugün de bir insana "tepeden" baktım -sizlerin tabiriyle-, çünkü o yanımda olamayacak kadar aşağıda bir yerlerdeydi. Kafası ebatlarında şişirip ara ara çatır çatır patlattığı balona öyle sinir oldum ki! "Genç bakar mısın saşlar süpear de ayıp olmuyor mu?" dememek için ben kendimi, siz de elimi tuttunuz. Bir şekilde romantizme bağlamasak ölüyoruz şu sıralar, mazur görünüz artık.
Daha sonra yürümeye başladık. Hiç konuşmadan sizi evinize bıraktım, kahve teklifinizi geri çevirdim çünkü hain planlarınız yoktu ve ben bu yaşımda bir komploya kurban gitmeyeceğim evlerde kahve içmiyordum. Kendi evime vardığımda sizi aradım yaklaşık 42 saat süren bir telefon görüşmesi yaptık. Aynı şehirdeydik ama telefonlaşmadan duramıyorduk. Ya bir gün yanımda olduğunuz halde telefonla görüşüyor olursak? O zaman boğaza gideriz, köprüden kendimizi salıveririz. 2,7 saniye sonra ben ve siz yani biz boğazın sularında el eleyiz. Romantizme bağlamazsam ölüyoruz çünkü.
Unutmadan siz, kelimeleriniz ve gözleriniz her Allah'ın günü ne kadar da güzelsiniz...
not: 3 dakikanız yok, acele etmeyiniz.