Aralık 30, 2006

Fck the System

Elektrikler sürekli gidip geliyor, gidip geliyor, gidiiiiip geliyor...
Sonunda olan oldu, bilgisayarım system hatası vererek açılmamaya başladı. Bir bu eksikti. Bugün yılbaşı öncesi. İyi şeyler düşünmem lazım. Yine de format, Windows kur, programları yeniden yükle...
Ne gerek vardı şimdi bütün bu işlere, hem de ben format atmayı ve Windows kurmayı bile bilmiyorken...
Bildiğim bütün küfürleri hatırlayıp hepsini yutuyorum. Bardağa iyi tarafından bakayım desem de bakamıyorum.
2006 giderken sistemimi de götürmek zorunda mıydı?!

Aralık 28, 2006

Gül Gül Ölürsün*

Yılbaşı cini Jelatin'in eşsiz dansını görmek için tıklayın

Mutlu yıllar Jelatin ve tüm bloggerlar, tüm okurlar!

*ilahi jelatin sen bir ömürsün

Aralık 26, 2006

Sene 1945

"öfke ile beslenen çocuklar yalnızdırlar
...
senin gibi benim gibi
onlar da hep insandılar..."
~~~
Fırtına öncesi sessizlikmiş meğer. Fırtına kopunca anladım ki, o da değilmiş... Böyle çok güzel oldu bence, yeter artık.
Herkese benden "Sezen Aksu - 1945"

Aralık 25, 2006

Dut

Klavyemden çıkan takırtılar ve burnumdan gelen hırıltılar eşliğinde içmeye çalıştığım Tylol Hot'tan da anlaşılacağı üzere; acayip hastayım. Ruhumun "kasa kasa toplanmış, turuncuya boyanmış, portakallar kadar" sıkılmış olması yetmiyormuş gibi bünyemin verdiği bu mikropsal alarmlara da boyun eğmek zorundayım. Tam "ee yeter ama çok üzerime geliyorsunuz" diyecekken* yan odadan gelen müzik sesiyle bir elimde bardağım, diğerinde sırılsıklam peçetem öylece kalakaldım. Zira Nil Karaibrahimgil'in sesi "plaka yerli bak sırtı terli" diyebilecek kadar yaratıcı ama benden bir o kadar uzak durasıca insan Ceza'yı bastırmaya yetmiyordu. Ceza yetmiyormuş gibi bir de abimin şarkıya eşlik ederken "voou voou" demesiyle ben iyiden iyiye hasta oluyorum. Ağız tadıyla bunalıma bile giremiyorum. Cık cık cık...
*desem ne değişecekse artık.

Ayrıca dahice düşünülmüş manyakça fikirler üreten adının Gülgün olmasından şüphelendiğim şahıs butonları değiştirmeye başlamış. Jelatin'inkini feci kıskandım kendim için daha iyi bir performans bekliyorum. Yoksa çok üzüleceğim.

Ayrıca Araf o tüm klişe korku filmlerinden çalınmış sahneleri olmasa çok güzel bir dram filmi olabilirmiş ama korku kategorisinde sunuluyorsa tek yapabileceğim "rezalet" demek ve Akasya Asıltürkmen'in oyunculuğunu tebrik etmek. Film boyunca arkadaşımla sahneleri tahmin ettik. Eğer sahne tahmin etme oyunu oynayacaksanız bu filmi mutlaka oynayın derim.

Ve son bir ayrıca; sırf ben söyledim diye batmayangemi'lerine yepyeni bir yazı giren Jelatin eskiden benden nefret ettiğini sanıyordum ama artık eminim. Ben de seni!


Üf

Hayatım çok rutinleştiği için belki de artık anlatacak bir şey bulamıyorum. İnsanın söyleyecek sözünün olmaması ne kadar kötüymüş meğer.
Eskiden kullanıcı adı ve şifreni yazıp "login" olmak kadar kolayken yazmak; şimdi yazıp yazıp silmek, yanıp sönen imleçe bön bön bakmak, yazmasan da sayfayı ısrarla kapatmayarak simge durumuna küçültmek...
Sanırım f klavyeye ihtiyacım var!

Aralık 20, 2006

Teraziye Denge

Evet sevgili okurlarım burcumun getirdiği bir özelliği yine dibine kadar yaşıyorum; kararsızım. Bu konuda bu cümleleri okuyan herkesten yardım bekliyorum. Aldığım ama okumadığım kitaplarım birikti ve birine başlamak istiyorum, acaba hangisine? Ben kitapları numaralandıracağım, yapacağınız tek şey yorum olarak, mail olarak, cep telefonuma mesaj olarak, posta kutuma mektup olarak o kitaba karşılık verdiğim numarayı bana yollamanız.
En hızlı yollayan kazanmıyor be okuyucu, keşke kazansaydı -işte tam bu cümleyle kendimde bir jelatin potansiyeli sezdim-
Neyse kitaplar aynen şöyle;

1) Cevdet Bey ve Oğulları - Orhan Pamuk
2) Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet
3) Tanrı'yla Bir Daha Hiç Konuşmayacağım - Enis Akın
4) Sylvia Plath - Günceleri
5) Sylvia Plath - Üç Kadın
6) Sylvia Plath - Suyu Geçiş
7) Deccal - Nietzsche
8) Böyle Söyledi Zerdüşt - Nietzsche (İş Bankas Kültür, kaliteli yayınevi- sanırım 4. kez okumaya başlarım)
9) Sylvia Plath'in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi - Nilgün Marmara
10) Yüzbaşı Corelli'nin Mandoloni - Louis de Bernieres (filmi izlemedim)
11) Ferrari'sini Satan Bilge - Robin Sharma (ısrarla okumuyorum, okumuyorum)

Evet sevgili okurlarım stoğumuz bunlarla sınırlı, düşünün, taşının, kararınızı verin ve numarasını benimle paylaşın!

3 Çiçek

Sevdiğim ve görmek istediğim tüm insanları aynı anda aynı şehre toplayacak lükse sahip olmadığım için bizzat kendim her daim yollara düşüyorum.
Bu sefer falımda denizsiz memleketler çıkıyor sanırım hadi hayırlısı. Bayramda ne kadar çok para toplarsam o kadar çabuk giderim.

"bi türk kahveni içmeye geliriz artık" -el yapımı bardak yolda kırılır-
"yüzünün yarisini bana vereceksin" -asla Türkçe karekter yok-

"civcik gibi bir şeyim ben ya" -ahahahahahahahahahhaah-

öptüm sizi.

Aralık 19, 2006

Banane Diyebilme Hakkınız Var

Derslerde tuttuğu notları evine gittiği zaman defterine geçiren, tüm derslere vaktinde giren, aralarda anlamadığı/kaçırdığı yerleri öğrenmek için hocaların peşinde pervane olan, notlar asıldığı zaman yüzünde kelebekler uçuşan bir öğrenci olmak yerine; tuttuğu notları biriktirip vizelerinden birkaç gün önce okuyan, sabah derslerine uyanamadığı için giremeyen, öğle derslerinden sıkıldığı ya da arkadaşları beklediği için çıkan, kaçırdığı/anlamadığı yerleri "arkadaşa sorarım" diye erteleyen ama hiç sormayan, notlar asıldığı zaman yüzünde ya balyoz yemiş ifadesi ya da orta şekerli kahve içiyormuş hali bulunan bir öğrenci oldum.

Kendime yılbaşı hediyesi olarak Head&Shoulders ve birçok çikolata aldım. Sylvia Plath arşivimde sadece Ariel eksik onu da almak üzereyim. Johnny Panik'i yayınevi yollayacak umarım- Odamın duvarlarına kesilmiş kırpılmış siyah beyaz fotoğraflar yapıştırdım, 3 tane renkli kalemim var ama hiçbirini kullanmıyorum, en sevdiğim metal kısmının rengi bakır rengine dönmüş tepeden basmalı tükenmez kalemim.
Ben özümde gerçekten iyi biriyim.

4.6.01

Metro istasyonunda bulunan dokunmatik ekranlı şehir ve ulaşım rehberi aletine hiç tereddütsüz yaklaşıp Mezarlık Bilgileri kısmına dokunup çıkan ekrana gerekli bilgileri yazıp anılarımı tazeleyecek kadar, moralimi yerin dibine sokacak kadar salağım, o kadar insanın önünde elim ve gözlerim ekranda kıpırdamadan ağlayacak kadar da insanım.

Sadece çok özledim...

- K. Pulmoner Arrest / 04.06.2001 / 05.06.2001 - yazıyordu ekranda. Ne yazık ki harfi harfine doğruydu.



nur içinde, Dede.

Aralık 18, 2006

Seredite

Şimdiki aklım olsaydı çocukluk kitaplarımı bi'kaç milyona satmaz, iki üç paket jelibon için onlardan vazgeçmezdim.
Belki bu pişmanlığım yüzünden şimdi bu kadar despotum kitaplarım konusunda. Kimseye güvenemiyorum, emanet edemiyorum, ödünç veremiyorum. İstisnalar her zaman olduğu gibi bugün de kaideleri bozmuyor, acaba bu lafçık öbeği icat edilmeseydi bugün böyle durumlar için ne diyecektik?

Dükkanlar ışıl ışıl, evlerin pencerelerinden gördüklerim çam ağacı olamaz, olmamalı. Eskiden biz de hazırlanırdık, hazırlardık. Bazılarını kendimiz paketlediğimiz hediyeleri orta boy yapma ağacımızın altına sıralardık. Beklenen saat gelip de kah geri sayan şarkıcılarla kah dansözlerle televizyon ekranları coştuğunda biz de kafamızda rengarenk ve parlak koni şapkalar, ağızlarımızda purtfçuk purtfçuk diye ses çıkartan o düdükümsü şeylerle eğlenirdik. Herkes birbirini öper ve deliler gibi gülerdi.
Sahi kaç sene önceydi?...

Aralık 13, 2006

Aralık 12, 2006

AA

Sırf kafamdaki düşüncelerden kurtulmak için çok meşgul olmak istiyorum bazen. Bir sürü vizem, hazırlamam gereken yazı ve röportajlar, temize geçilmesi gereken notlar, gidilecek konserler, gidilecek yerler, çekilecek fotoğraflar arasında kaybolayım, yitip gideyim kafamı bile kaşıyamayacak hale geleyim istiyorum.
Sonra böyle zamanlar gelince de yatağıma uzanıp kitap okumayı, salak salak bilgisayar ekranına bakarak kahve sigara kombinasyonu yapmayı, çektiğim fotoğrafları aktarmayı, binbirinci kez Sylvia'yı izlemeyi, binbirinci kez ağlamayı, yaptığım boş vakit değerlendirme işlemleri arasında huzur bulmayı istiyorum.
Anlıyorum ki ben dengesiz ve doyumsuzum. Bir ilkokul anketiyle karışlaşırsam eğer en sevmediğim özelliklerime bu ikisini rahatça yazıp senelerin boş bırakılmış anket sorusu kısmını doldurabilirim.

Gmail bile hata verebiliyorken, "sen kimsin?" demezler mi hiç?...

Aralık 11, 2006

Uç Ak

Tam uyuyacakken aklıma gelen alengirli -afili ile aynı anlamda sanırım- cümleler, kelimeler sabah kalktığımda hiçbir zaman bıraktığım yerde olmuyor. Oysa ben onları her zaman uykuya geçmeden önce bir kez sesli tekrar ediyor ve ardından okuduğum kitabın üzerine bırakıyorum ki kimse onları ezmesin. Fakat gel gör ki sabah kalktığımda kitap orada, hiç çalmayan ve sadece saate bakmak için kullandığım cep telefonum da orada ama o cümleler yok. Ara ki bulasın. İmkansız gibi bir şey adeta. Zaten imkansızdan pek haz etmem, bu yüzden aramıyorum ve belki de milyonlar satacak kitabımın cümleleri böylece derbeder olup yitiyor ben de meteliğe kurşun atmaya devam ediyorum.
Mesela şu kız ile aynı şeyleri düşünüyoruz, bugün gördüm:
"gunlerdir kendime bir canta ariyorum, gordugum her monta karsi bir sevgi besliyorum. her etegi, her ayakkabiyi, bin bir cesit hirkayi deneyesim geliyor. yuz bardak kahve icmek, bes yuz tane film izlemek istiyorum ama kendimi tutuyorum. biri sirtimi cignese ne super olur."

Günlerdir aradığım çantayı buldum, gördüğüm her monta sevgi besliyorum çünkü hala bir montum yok, etek denemeyi hiç düşünmedim ama ayakkabı ve hırka olabilir. Yüz bardak kahve içmek ve tek şekerli sütsüz kahvemi içerken beş yüz tane film izlemek istiyorum ama kendimi tutuyorum. Çünkü şu sıralar Araf'ı okuyorum ve Ömer gibi mide kanaması geçirip kan pıhtıları kusmak pek tercihim değil.
Ben çocukken herkesin sırtını çiğnerdim artık birinin sırtını çiğnemeye kalksam o kişi öleceğinden kimse bana sırtını çiğnetmiyor. Ayrıca 30 tane fotoğraf bastırmak için az sonra dışarıya çıkacağım.

3 gün sonra çok heyecanlı bir gün olacak ama ertesi gün bütün heyecan bitecek. Hayko Cepkin'i hiç sevmiyorum, favorim pazartesi sabahları gözkapaklarıma oturan fil ve hiç gitmediğim İnsan Hakları dersi.

Aralık 02, 2006

Erdal Kınacı - Engel(siz)

Bilmiyorum belki duymuşsunuzdur...
Erdal Kınacı Mersin'de doktorluk yapıyor ve 20 yıldır fotoğrafla uğraşıyor. Alttaki fotoğrafıyla National Geographic’in düzenlediği Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nda, bir Türk sanatçı birinciliği elde etti. Erdal Kınacı’nın çalışması, “İnsan” kategorisinde en iyi yapıt seçildi.


Kendisiyle ve eşiyle bugün İzmir'de açılan sergisinde tanıştım. İkisi de hayatımda gördüğüm en sıcakkanlı ve mütevazi insanlardan... Umarım bu başarıyı hayatı boyunca hiç kaybetmez... Sergisini mutlaka bir gün gidip görün derim ben, hiçbir şey kaybetmez belki çok şey kazanırsınız.

Engel(siz) Yaşam için Fotoğraflar Sergisi;

1-16 Aralık 2006 tarihlerinde İZMİR Çetin Emeç Sanat Galerisi'nde

3-10 Aralık 2006 tarihlerinde AYDIN Vali Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nde

5-14 Ocak 2007 tarihinde ANKARA Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleşecektir.

Sergi daha sonra, İstanbul, Mersin ve Adana'da da izlenebilecektir.

not: Hakkında daha fazla bilgi ve fotoğrafları için aşağıdaki linklere bakabilirsiniz. Bir ara sergiden bi'kaç fotoğraf ekleyeceğim.

http://www.fotograf.net/erdalkinaci/

http://erdalkinaci.deviantart.com

http://www.fotofanclub.com/Club/Member.aspx?ID=384

http://www.fotokritik.com/kullanici/?id=1994