yıllar yıllar önceydi
"duvarlar maviye boyanmış
odanın simetrik olarak tam ortasında dört ayaklı bir tahta tabure
elini tutmak için oturuyorum
yaralarımıza bakıyoruz uzun uzun
arkanda cam bir küre, içinde baloncuklar dans eden
küreden uzanan plastik boru burnuna nefes taşıyor
yutuyorsun, yutkunuyorsun hayır demeden
direnecek halin olduğunu sanmıyorum?
cam bir kürede dans eden buhar gitmek zorunda olduğu yolu katediyor
cam küre burnuna, yatalak hayatını taşıyor
yaralarımız katı ve yer yer sert artık,
daha vakit gerek iyileşmemiz için.
simetrik olarak tam ortasında durduğum mavi duvarlı odada
ellerini tutarken bir sigara yakmak istiyorum
cam küre kırılıyor
buharı içime çekip burnuna üflüyorum
dudaklarım sana hayat veremiyor
ciğerlerimden gelen zehirli hava
plastik bir borudan geçip duvara değiyor
is kalıyor ardımda giderken
bir de kesif bir koku.
nefes alman için,
camı açık bırakıyorum.
cam kürenin kırıkları avucumda, yaralarımı kanatarak odadan çıkıyorum.
tabure kalıyor yanında
hayat aslında odanın mavi duvarlarının arkasında
keşke ellerin artık uyansa."
bu satırlar yazıldığında.
yıllar yıllar sonra şimdi,
mavi odada, varlığını göremesem de, orada olduğundan eminim, o dört ayaklı tahta tabure.
dedi ki gözleri kapalı, gözlerin kapalı bir prenses gibi, öpülmeyi beklediğin için belki?
yıllar yıllar önceydi, hayır demeden, yutkunuyordun zoraki. yutkunmayı geçtim, nefes bile alamıyormuşsun şimdi.
en sevdikleri kelimelerden biridir beyaz gömleklilerin "iflas"
ve hep -miş'lidir zamanlar, sanki üzerinden çok çok uzun zaman geçmiş
geç-miş. (yalan)
sen de geçmiş olacaksın, ben de olacağım hatta...
onlar hep kalacaklar ama
başlarında incecik bir bahar örtüsü,
ayakları çıplak, çocukluğumdan beri bastığım halı, altımızda, sıcak.
gidiyormuşsun sen şimdi,
yıllar yıllar sonra, ben burada sen mavi odada, ben yokum diye belki de tek başına, hayır değil! hep kalabalıkta, herkesle yan yana.
ben hiç olmamışım gibi
ben hiç olamazmışım gibi
vücut
beyaz
saçların siyah, hala şimdiki zaman
ben nasıl öğreteceğim parmaklarıma geçtiği zaman?
-di'leyemem.
istesem de gelemem.
artık uyusun ellerin,
incecik bileklerin.
ve en güzel kelimeleriydi aramızdaki dilin,
gözlerin.