Temmuz 21, 2008

Durduk yere bir şeyleri bir şeylere benzeterek anlattığımız, belki de böyle yaparak verdikleri acıyı azaltmaya çalıştığımız günler...

İlişkiler yara bandı gibiler.
Sen ve ben bantın yapışkanına tutunmuş saydam parçalardık. Biri geldi, önce seni çekti sonra beni. Bantla yarasını kapattı. Bizi bir daha birleşmemek üzere ayırdı. Kendini durdururken bizi kanattı.


Hiçbir şarkı sözü "you don't want me to know // time to leave me now, you've had your fun" kadar canımı acıtmamıştı.
Daha çok acıyoruz artık, daha çok ağlıyoruz, daha çok ölüyoruz sabahları uykumuzdan uyanırken. İnatla azaltamıyoruz ama içimizdeki ağrıyı. O ilk günkü yeni'liğiyle duruyor orada.
Bir şey değişirken hayatımızda, beraberinde her şeyi değiştiriyor. Önünde duramıyoruz, engelleyemiyoruz. Geçip giden yaza ayak uydurup sıcak kumlara uzanamıyor, kavrulmuş kum taneleriyle ruhumuzu dağlıyoruz. Sahi biz, verilenin ne kadarını yaşıyoruz?