Mayıs 27, 2007

Şu sıralar en hüzünlü ve en eğlenceli şarkıları söyleyen kadın, Göksel. Sesiyle ürperiyorum, sesiyle dans ediyorum.

Hiç açık hava sinemasına gitmemiştim ben, perşembe gittim. Dev gibi ekrana karşı oturduğum tahta ve rahatsız sandalyeler muhteşemdi.

Bir tarafım ağrıdıkça yeni yeni oturma stilleri buldum. Özgü Namal'ın ekrandaki kocaman gözlerine ve en saf, en doğal hallerine bayıldım. Kitabı seneler önce okumuş ve birçok yeri unutmuştum. Meğer filmde kitaba tamamen sadık kalınmamış, umursamadım. Zorlasam da hatırlayamazdım.
En melankolisi de "bu filmin adı neden Mutluluk" sorusuydu, cevap veremedim.


Bugün temizliğin dibine vurdum. Dün de uykunun dibine vurmuştum, hatırlarsınız belki.
İşe yarayan, yaramayan birçok şeyi çöpe attım. Her nesnenin tozunu aldım. Kitaplarımın yerlerini değiştirdim. Biriktirdiğim parayı tekrar tekrar saydım. 10, 20, 30. 10, 20, 30, 40. 10, 20, ...
Belki de ben balık olmuşumdur, hafızam 3 ya da 5 saniyede bir kendini yeniliyordur.

Filmli makine masamda öylece dururken ben ne çekeceğimi bilmiyorum. Renkli filmi bile dijitalden daha çok seviyorum.

en güzel wallpaper

Ne diyordum, Göksel. Sesinde bir şey var çözemedim, Kardan Adamlar* yaptım.
Birini sevmek istedikçe kendimi yitiriyorum. Yok, hayır. Ben, ben olmadan yaşayamıyorum, çift kişi olmaya ne yaparsam yapayım alışamıyorum. Üzgün ve miskinim, çünkü kardan adamlar yaptım.
Ruhum çocuktan tehlikeli suları sevdi. Bitti, bu kadar.

*allah belanı versin etkisi yapan bir şarkı bu üzerimde.