Az önce, terden sırılsıklam olmuş, tek nefeslik hava alamazken...
Eve en yakın metro durağında buluşup arnavut kaldırımlı sokakları yokuş yukarı tırmana tırmana çıktığımız, kapı önünde oturan üç kızdan birinin benden sigara istediği ve uzattığım teke mentollü olduğu için burun kıvırdığı, küçük bir arap bakkaldan greyfurtlu şarap aldığımız, ikinci evim dediğim o güzelim kilisenin altındaki çimlere oturup geleni geçeni izlediğimiz, sonra yokuşları kıvrıla kıvrıla inip en yakın metro durağından senin o zamanlarki evine yakın bir durakta inip nehir kıyısına yürüdüğümüz, konuştuğumuz, konuştuğumuz, konuştuğumuz ve susup beni öptüğün, seni öptüğüm, sonra başlarımızı gökyüzüne kaldırıp aynı yıldızlara baktığımız hatırayı anımsayarak bulunduğu yerden çekip çıkardım.
öptüm
kokladım
seninle ilgili hiçbir şey unutulmayı hak etmediğinden olsa gerek
bunu da unutmadım.
ama o öpüş
ama şarabın tadındaki o şeker
ama başımızdaki incecik çevrilme
hiçbiri kalmadı şimdi.
gitsem sokak aynı sokak belki.
içinde bensiz.
yakınımda sensiz.
aylar sonra, vefa borcumu ödedim.