Şubat 28, 2009

çok az kaldı.

"çok" ve "az" arasındaki mükemmel uyum.

Şubat 27, 2009

Bana bir ayna verip çekilebilirsiniz, gerisini ben hallederim.

Şubat 26, 2009

Yürüyen merdivende yürüyen insanlardan hoşlanmıyor olsam da hiç uyumadığım gecelerin sabahında, buz gibi havada, sigara içerken yaşadığım aydınlanmalara adeta tapıyorum. Fark ettim ki en güzel cümleleri hep bu sabahlarda aklımdan geçirip sonrasında unutuyorum. Unuttuklarımı hatırlayabilmek için hatırladıklarımı unutmam mı gerekiyor, bir bilsem.
B-12 eksikliği, e zor tabii.

Şubat 25, 2009

Sezen Aksu, rakı, sigara, canın yanında.
Peki başka?
Bu kadar işte, çünkü artık ağzına kadar doldu kota.
Yine de...

"yok olmak zamanı şimdi."

Şubat 22, 2009

Şubat 20, 2009

O elmayı ısırabilecek kadar aptal olduğun için senden nefret ediyorum Pamuk Prenses!

Şubat 19, 2009

birkaç şarkının, birkaç cümlesini unutmamak için buraya not alayım diyordum. sonra vazgeçtim.

ne gerek var?
Uyudukça uyuşuyorum, uyuştukça uyuyorum. Her gece güneş doğana kadar yatağımda kendimi parçalara ayırıyorum. Bu parmaklarla olmaz, bu eli zaten hiç sevmemiştim, burnum kalabilir ama kulaklarımdan memnun değilim diye diye bedenimi söküyorum. Uyandığımda gözlerinin önünde paramparçayım, yataktan kalkabilmem için toplanmam lazım. Ayırdığım her parçayı tekrar yerine takmaya çalışıyorum. Ellerim titriyor, toplanamayacağım diye korkuyorum, heyecanlandıkça tekrar dağılıyorum, tekrar tekrar tekrar p a r ç a l a n ı y o r u m. Bazen vazgeçip uyumaya devam ediyorum. Ama gözlerim yerine parmaklarımın ıslanması komik oluyor bu yüzden yine hepsini yerine yerleştiriyorum. Vücudum eskisi gibi görünüyor. Her şey yolunda. Evet şimdi bir bütünüm, ayağa kalkıp güne başlayabilirim diyorum. Saate bakıyorum. Gün ben yatağımdayken çoktan bitmiş. Ne desem bilmiyorum... Kendimi o güvenli kollara bırakıyorum. En azından uyurken ağlayamıyorum.

"i was here
i was here."

Şubat 18, 2009

Kahve makinesinin tuşuna basıp "yumuşak içimli" filtre kahvemin olmasını bekliyorum. Çünkü sabaha kadar -yine- uyumadım ve h i ç b i r ş e y yemedim. Bu yüzden sert olanı değil diğerini seçtim. Vücudumun kahve dışında pek çok şeye ihtiyacı olduğuna eminim. Yine de lütfen biri gözümün önünden geçenleri kaydediyor olsun.
Mermer soğuk, mutfak soğuk, duvarlar soğuk. Sen de hep kahve içerdin. Bir de çok çok çok sigara. Sonra öksürüklerin başladı. Sonra kavgalarımız başladı. Sonra duvarlar yıkıldı, her şey açığa çıktı. "Sis ışığa" mı "sis açığa" mı diye konuşmuştuk bir başkasıyla.
O sabah, oraya gittiğimiz tek sabah, gözlerinde gördüğüm, gözlerimde gördüğün. Yanılıyor olamazdım. Yanılıyor olmamalıydım. Yanılmıştım.
Biliyorsun huzurdan başka bir şey istemem ben. Gittiğinden beri -ne senin yüzünden ne de bir başkasının yüzünden- aradığım şeyi çok da bulamıyorum. Garip bir şekilde bu sabah anlatmak istedim bunları sana. Sabahın 07.07'si olmuş. Biliyorsun 7'yi çok severim.
Ellerin temizdi. Ellerin beyazdı. Ellerin karla ovulmuş kadar çatlaktı. Zaman zaman kanardı. Ellerine üzülürdüm. Ellerine ağlardım. Ellerine dokunmadım. Ellerine dokunamazdım.
Artık her şey yeşil. Artık hiçbir şey yeşil değil. Biliyorsun yeşili çok severim.
Sen beni bilirsin ben seni bilirim ve bu yeter sanmıştık. Her şey değişiyor dünyada. Virgülü beklerdik ama noktaya hiç inanmamıştık.

O sabah, oraya gittiğimiz tek sabah, ellerin beyazdı, gözlerin beyazdı, saçların beyazdı, sen beyazdın ve ben beyazdım.
Bu sabah, burada tek başıma oturup bunları yazdığım bu tek sabahta, ellerim beyaz, yüzüm beyaz, sen...
Benim için bir renk seç şimdi, üçe kadar sayacağım aynı anda söyleyelim. Eğer tutturabilirsek hep hayalini kurduğumuz şeyi yapalım. Terk edelim...


not: dünyanın en güzel lastfmarşivine sahip olduğumu daha önce söylemiş miydim?
not 2: hep hayalini kurduğumuz şeyin "terk etmek" değil "..." olduğunu ben de biliyorum, ama onu buraya yazamazdım. zaten bunları yazdığım için bile yeterince şaşkınım. sanırım tanışmamızın bilmemkaçıncıgündönümü yaklaştı ya da yakın bir zamanda geçti. sahi kaç yıl oldu? hesaplasam ya bir. neyse iyi ol. bu da aylar sonra senden bahsettiğim tek yazı olsun o halde.

Şubat 13, 2009

çok sigara, çok muhabbet, alkol.
sen, yoksun, yok musun?
uyku.

3 eylül 2007'deki o soru kafamda dönüp dönüp duruyor. anlatamıyorum. sen fark etmiyorsun ama ben sürekli yutkunuyorum.
neyse.

Şubat 10, 2009



bulut olduk.
ben düşüyordum, "sen" tuttun.
minnetimi anlatacak kelimem kalmadı...
şimdi hepimiz sezen aksu - pişman olduğun zaman adlı şarkıyı açıp bir kez dinliyoruz. sonra da susmaya devam ediyoruz. iyi ki ne kadar acıdığını tartışmaya kalkmayacak kadar sınırlarımıza saygı duyuyoruz.

Şubat 09, 2009

"sözler geri dönmez
geri dönmez bakışlar
kuşlar geri uçmaz
geri konmaz aşklar."
körüm, sağırım, dilsizim.

sunday afternoon / "leave or stay"
leave?
ona da peki.

Şubat 08, 2009

"sen de mi? aklıma sığmıyor, sen de mi?"

bazen hepimiz susarız. soruların hepsi dilimizin ucuna kadar gelir, yutarız. öncesini tuzlar sonrasını da limonlarız hatta.
aklıma sığmayan her şeyi bir kenara bırakabilsem ya da birazcık uyuyabilsem keşke. gözümü kapatıyorum soru işaretleri gözümü açıyorum soru işaretleri...
beni alıp bir yere bıraktılar, neresi olduğunu bilmiyorum, tek başımayım ve korkuyorum.
teşekkür ederim.
madem susacağız, hepimiz susalım "bu sefer" ki bir anlamı olsun.
birikiüç"tıp"ozaman.

Şubat 07, 2009

şimdi benim bir sürü bir sürü bir sürü cümlem var,
ama...

Şubat 04, 2009

"cennetin göbeğindeyim" dediğinde sen, kudra, ne güzel diye geçirmiştim içimden.
ne güzel diye geçirebilirsin şimdi sen de içinden.

öyle bir huzur ki hangi harfe dokunsam ellerim adını yazıyor.
çıt sesi.

Şubat 02, 2009

minik bir oyundu bu. o şarkı ile başlayan... sesi sonuna kadar açtım, başımı öne eğdim. birkaç omuz yedim, hayır hiçbirine pardon demedim. ben, dün, daha fazla sana ait olmayan yüz görmek istemedim. bir şarkı boyunca adım atan ayaklarımı izledim. bir arabanın farlarıyla irkilip kenara geçtim. merdivenlerin başladığı yere geldim, her merdivende içimden adını söyledim. şarkı bitti, gözlerimi yukarı kaldırdım, karşımda olacaksın sanmıştım, yanılmışım, seni yine göremedim.

gözlerimin ardında senden başka h i ç b i r ş e y yok.


"if only you
if only now" - buruk bir gülümseme. başka bir şarkı sadece.
O şarkıyı açıp saatlerce gözlerine bakıyorum, sen beni görmüyorsun.


"birdenbire
yenilenir hayat
beklemeden birdenbire
yağmur yağar
güneş açar
açar birdenbire
aşk gelir alıp gider
alıp gider seni
güneş açar
açar birdenbire"
- bu da başka bir şarkıdan, zaten biliyorsun.