Haziran 03, 2007

Kendimi neden bu kadar sıktığımı ve beynimi neden bu kadar zorladığımı -gelecek günleri düşünerek- anlayamıyorum.
Kişinin kendi kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biri bu mu? Tüm muallaktakileri gerçeklerle yer değiştirme çabası ve olacakların bilinen ve bilinmeyenlerle yapılan takası.
Yetiştiğim son metrodan inip eve doğru yürürken -hatta neredeyse koşarken- kafamda yol boyu ne olacağımı tasarladım durdum. Sanırım ayarlamadığım işlerin zamanı yaklaştıkça ben ne yapacağını bilmez ve sürekli tırnak/dudak yer bir hal alıyorum. Oysa ki sorun gayet basit: STAJ!
Kendime ait hissetmediğim bir kelimeyi evirip çevirip ve sanki İstanbul'daymış gibi çantama hırsla sarılıp eve koşar adım gelmemin neye ve kime faydası var ki? Kapı açılacak ve babam elinde tuttuğu mektupla bana staj için falanca gazetenin filanca servisinden çağırıldığımı haykırıp boynuma atlayacak. NAH! Tabii ki öyle olmayacak.

Olacakları belirleyen kuvvet ya da merkez ben olmadıkça -yo, hayır Tanrısallaşmakla bir alakası yok bahsettiğim konunun- uyuduğum uykuların hiçbirinde huzur bulamayacağım.
Huzursuz bir halde, yatağımda uyumaya çalışıp ve pazartesi günü gireceğim -henüz hiç çalışmadığım- 2, yazıyla iki, finalimi düşünüp kendimi daha çok harap edeceğim. Müzik kanallarından birinde tam da bu anda elinde tutuğu şeyin fotoğraf makinesi değil bir dürbün olduğunu sanan, "çok param var ve kendimi o kadar çok tekrarlıyorum ki, ama olsun ya ben çok mu cool'um ne" şarkıcısı yine aynı şarkıyı farklı bir melodi eşliğinde söyleyecek. Adını anmama gerek yok çünkü onu girdiği duşun altında, slow motion çekimde omzuna, dövmesine, damlayan su damlaları yüzünden bir daha asla unutamayacağız.
Ve ölen, öldürdüğümüz, ölmesine göz yumduğumuz tüm "buradan" insanları ölmeleri şerefine onurlandırdığımızı ve onları asla unutmayacağımızı sanarak ve ispatlamak istercesine saçma sapan kültür merkezlerine isimlerini verip duracağız.

~

Çöp bidonunun yanındaki tahta valize girip ölümü beklemek istedim.