Aralık 29, 2011

Şimdi belki de ben sana teşekkür etmeliyim aslında karnımda uçan bu sebepli sebepsiz kelebekler için...
Ama o kadar "sonra" ki her şey, henüz neresinden tutacağımı tabii ki bilmiyorum.
Yılları suçlamamak lazım yaşananlar yüzünden, her şey bizlerin hatası -ki her şey derken?- Bu yüzden yeni yılda iyi ki dedirtmeye devam edecek insanlarla çevirmem lazım etrafımı.
Ve sen, sanırım bu yılın son, yeni yılın ilk iyi ki'si olacakken
yine de ısrarla ki'm demiyorum dikkat ettiysen.

henüz.

Aralık 26, 2011

"İntikam yemek falan değildir, oburluğun alemi yok."

Aralık 19, 2011

ve o yazdıkça ben aşık oluyor, kelimelerini içiyordum adeta. hiç susmasın istiyordum, oluşturduğumuz bu bağ hiç kopmasın, bu ebelemece oyunu sonsuza dek sürsün... başımız dönerken, her şey birbirine karışırken, aşk henüz hala varken...

Aralık 18, 2011

sıkıştırılmış yazılar. birkaç cümleyle anlatılabilecekler. ani ölümler. kalanlar ve gidenler ve gelenler. söylemesem olmazdı'larım. hem yakın hem uzağım ol'cularım.
içimden atamadığımı sandıkça attıklarım.
kelimeler.
yine harflerle örülmüş, daha çardak gibi, terasta yağmuru koklamak. yeni bir yer. yine bir nefes.


buradan bakıyoruz;
http://www.twitter.com/kemalbuyukada

Aralık 12, 2011

Yaşadığınız şeye sahip çıkmıyorsanız, sakın yanlış anlaşılmasın sahip çıkmaktan kastım gülümsemek, nefretle anmak ya da mesela.
Onca şeyin üstüne bir şeylerin geçip gitmesine izin veriyorsanız, "bak, ben bu hayatta böyle bir şey yaşamıştım" diye göstermiyorsanız yaranızın izini kimselere, onu kazımaya, onu yok etmeye çalışıyorsanız.
Ya da görmezden geliyorsanız. Görmezden gelmeye çalışıp başaramıyorsanız...
Ne kadar eksik olduğunuzun, nasıl büyük bir yanlış yaptığınızın farkında mısınız?
Hayatta her şey alnından öpüp yolun açık olsun demeyi hak edecek kadar değerlidir.

Mesela.

Aralık 11, 2011

İçimiz sızladığınca insanız ancak, gerisi ne seni ilgilendirir ne de beni.

Aralık 09, 2011

Biri var.
Köşeyi döndüğüm her sokakta karşıma çıksın istiyorum. Göz göze gelme ihtimalimizi düşünüyorum uzun uzun. Parmak uçlarımı ensesinde gezdirdiğimde ne hissedeceğini. Su doldururken dönüp "sen de ister misin" dese, suratı neye benzerdi acaba..? Böylesine yalın. Sade.
Neyse biri var.
Uzun zamandır kelimelerini içiyorum. Sesini örtüp uyuyorum üzerime geceleri. Ayağım ilk tökezlediğinde kolumdan tutmuştu beni. Buradayım, gibi bir şeyler söylemişti ama çok başım dönüyordu, yapamamıştım. Ne dediğini duymuş da anlayamamıştım.
Şimdi o biri, var.

Hiç duymadığım kelimeleri söylesin istiyorum, kimsenin bakmadığı gibi baksın bana, kimsenin gülümsemediği gibi gülümsesin. Telaşsız, riyasız, yalansız.

Acele etmediğimiz zaman hayatlarımız daha güzel sanki. Her şeyi ağırdan aldığımız zaman, sağlam adımlar attığımız zaman. Bir şeyleri güvenle oluşturup sır gibi sakladığımız zaman. Kimse bilmesin, kimse görmesin, kimse demesin diye diye.
Belki de en güzeli gerçekten böyle.
Bu kısmı kimseye anlatmayacağım.


Bu arada hiç söyledim mi bilmiyorum ama Paris, seni ilk günden beri çok seviyorum. Canım.

Aralık 05, 2011
















bazen,
uzun süre boyunca sadece susmak istiyorum.

Aralık 02, 2011

Hayatımızdan ne kadar çok insan gelip geçiyor. Ne kadar gerekli bir o kadar da gereksiz.
Ama dönüp baktığında etrafına, senin için orada olanları gördüğünde ve senin de onlarla olacağını hep en derininde bildiğinde... Aileni çoğalttığında yani, işte o zaman çok değerli hissetmiyor musun sen de? -kendine bir tane yaratabilmeyi başarabildiysen tabii-
Hep yanlış kararlar versen ya da kendince doğru yoldan hiç sapmasan da, vazgeçmesen de... Kendi kendine konuşacak, bir şeyler paylaşacak köşene çekildiğinde bile, rahat vermiyorlar yine de. Anlaşmak için konuşmak dururken kirletmek için konuşuldukça, unutmaya çalışırken sinsice hatırlatıldıkça, sen devam ettiğin sürece hep yoluna kirli taşlar bırakıldıkça... Nasıl sona ulaşacağız bazılarıyla cidden kestiremiyorum.
İki kişinin arasında olup bitenlerden kalabalık nasıl bu denli sebeplenip kendine pay çıkartıp bir de ahlaksızca konuşuyor anlayamıyorum. Bazılarımız devam etmek için, kendine bir hayat yaratabilmek ve kendi olabilmek için neye ihtiyaç duyuyor bilmiyorum.
Kendisiyle yaşamaktan bu denli bıkanlara, bu denli yanlışa batıp bu denli kimsesiz kalanlara ne demeli, nasıl yardım etmeli düşünmeden edemiyorum.
Herkes şanslı doğmuyor tamam ben de biliyorum ama sürekli başkaları üzerine basıp yükselmeye çalışanlar nereye varacaklarını sanıyor, nasıl hala nefes alıp veriyor anlamıyorum.
Sadece gülümsemesini görmek için milyonlarca şey yapabileceğimiz insanları bulmuşken ve onları kaybetmiyorken, geride bırakılması gerekenlerden zaten kurtulmuşken yani kısacası yorgan gitmiş kavga bitmişken, alan memnun satan memnunken sen sırf ağzın var diye konuşuyorsun da, konuştuğunda ne oluyor, seni kendinden başka kim ciddiye alıyor orasını bir türlü anlayamıyorum.

Biri bana bu kısır döngü içinde kalmanın, dönüp dolaşıp aynı yerden aynı silahla vurmaya çalışmanın, kraldan çok kralcı olmanın, en tepedeyken bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık yapıp kendi kendine düştüğünde etrafında dahi olmayanlara saldırmaya çalışmanın büyüsünü açıklayabilir mi acaba? Gerçekten çok değerli vaktimden ayırıp anlamaya çalıştım ama ben tek başıma başarılı olamadım. Belki de grup çalışması yapmalıydım.