Ağustos 30, 2009

Ağustos 28, 2009

gözyaşımı tutarken, çenemi tutarken, kendimi tutarken ki dağılmaya bu kadar da yakınken... tek parça kalmaya çalışmak yeterince zorken...
lütfen.

yine de ileriye dönük not olarak belirtmeden geçemeyeceğim yegane cümledir:

"someone call the ambulance"

Ağustos 25, 2009

"I've been waiting for you all of my life" dediğinde "why don't you let me love you" diyorum ve gülümsüyorum.
İkimizin de çocukluğuna ait olan bu şarkının sözlerini kendi sevgimiz için kullanıyor olmamız gülümsetiyor beni çünkü.
Sanki hep berabermişiz gibi...
Aynı eşikte olmak böyle bir "yaşa-n-mışlık" hissi katıyor sanırım. Yine de emin olana kadar geriye kalanları kendime saklayacağım.

Bu arada Duman öldü mü?

Ağustos 19, 2009

"üzgünüm, üzgünüm" diye tekrarladı adam.
"hayır" dedi diğeri.
"hayır, yapma!"

Ağustos 17, 2009

insanlar hep "o an"da sahip olmadıklarını isterler dediğinde ne kadar haklıymış meğer...

Ağustos 16, 2009

Ağustos 12, 2009

kendine güvenince insan gerisi çorap söküğü gibi geliyor gerçekten. ve sonuç -her zaman olmasa da genellikle- muazzam güzellikte oluyor.

"ben bugün sevgilime brownie yaptım."

Ağustos 10, 2009

işte tam da bu noktada kelimeler biter. sonra bir şarkı başlar, göz bu elbet -bir anlığına bile olsa- kapanır. açıldığında sonsuz bir beyaz ve ona eşlik eden düşme hissi.

anlamlandıramıyorum.

Ağustos 06, 2009

Nereye ait olduğumu hiçbir zaman bilmediğim hayatımda belki de ilk defa bu kadar şiddetle eve dönmek istemiyorum. Sanırım ben şu an sadece buradan kalkacak uçağa binip onunla "evimize" gitmek istiyorum.