Eylül 29, 2008

Bir sahne kalmış aklımda.

Biri gidiyordu, biri o gittiği için neredeyse ölecek gibi ağlıyordu, diğerleri "başka" şeylerle meşguldü.

O tonu duyduğumda gidiyor muydum, ölecek gibi ağlıyor muydum bilmiyorum ama "başka" şeylerle meşgul değildim bunu biliyorum. Sonrasında "cevap yok"u da biliyorum. Saatler sonra gelen komik üç kelimeyi de biliyorum. Sonrasındaki teknolojik soğukluğu da biliyorum.
Ben zaten her şeyi biliyorum ama hep susuyorum.


"Bileğini çevreleyen renkleri teker teker özenle sıyırdı. Sağ elinde parıldayan jilete gülümseyip yıllar öncesini hatırladı. Eskisi kadar yalnız değildi artık, hatıraları odasında, yanındaydı. Jilet ete saplandı, kanadı, kanadı, kanadı...
Artık gömleğimde kan lekeleri vardı."

Eylül 28, 2008

Bazı şeyler görülerek kırılırken bazıları fark ettirmiyor bile.
Çıt diye kırılıp kırıldığı yerden devam ediyor yoluna.
"Zor günler bir gün mutlaka geldiği gibi gider"
Döne dolaşa kendime...

Eylül 26, 2008

Şehir ve sonbahar, yağmur ve rüzgar, esmer şeker ve yeşil çay, battaniye ve çoraplar, Tori Amos ve kitaplar...
Hayatla önümde hep arka arkaya dizilmiş kalın kalın camlar...

Hiçbir yerdeyim artık, her şeyimle. Dağılan tüm parçaları topladım da, keşke "..."lar da olmasaydı. O halde yazının tam da burasına, koskocaman bir 'neyse'.

Eylül 22, 2008

Oraya kadar gittim.
Belki de sınırım buydu, ayaklarım yağmura uydu.
Dedim ya oraya kadar gittim, orada değildin.

o halde "don't panic"

Eylül 18, 2008

Çok ince bir çizgide yürümek gibi. Çizginin inceliği yüzünden asla iki kişi olamıyorsun, canın ne kadar istese de yanına kimseyi alamıyorsun. Dengeni kaybedersin diye dönüp ardına bakamıyorsun. Ama biliyorsun. Çok ince bir çizgide yürüyorsun. Ve acıttıkça daha da gülümsüyorsun.
Sonbahar geldi. Beklediğim belki de tek şeydi.
Asıl şimdi başlıyoruz dökülmeye, zaten aylardır yaptığımız tek şey biriktirmekti...
Hadi bakalım.

Eylül 16, 2008

"Ölenler bildiğiniz gibi kalırken, yaşayanlar hep bir hayalet olarak gezinirler ortalıkta. Bir zamanlar çok sevmiş olduğunuz birinin hayaleti olarak. (...) Gençken hayatımızdan boşalan her şeyin yerine yenisini koyabiliriz sanırdık. Öyle olmuyor. Hayat boşala boşala azalıyor." syf 203


Son zamanlarda bana, "Nasılsın?" diye soranlara hep, "Bilmiyorum," diye yanıt veriyorum. "İyi mi, kötü mü olduğum hakkında hiçbir fikrim yok. Biri bana nasıl olduğumu söylemeli." syf 226


"Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz.
Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır." syf 235


Bu paragraflara bakıp hazıra konduğumu düşünebilirsiniz ancak aynı duyguları farklı cümlelerle tekrarlamama gerek olduğunu sanmıyorum.
'Yüksek Topuklar' şaşırtıcı olabiliyor bazen gerçekten...

Eylül 14, 2008

Ben aynaya bakamadıktan sonra sen işaret parmağını suratıma doğrultup sallasan da ne değişir ki?
İzleri silemiyoruz.

"please be honest Mary Jane
are you happy
please don't censor your tears "

Hepimiz hayatımızda en az bir kez Mary Jane olmuşuzdur, kendimizi kandırmayalım şimdi.

Eylül 07, 2008

Yaşadıklarım öyle pamuk ipliği ki neresinden tutsam elimde kalıyor.
Ki insanoğlu bu, bir şey hissetmeyegörsün ardından gitmeden, gürültü patırtı kopartmadan rahat duramıyor.
Hele ki bahsettiğimiz 'insanoğlu' benim gibiyse, bunu sadece nadiren hissediyorsa... İşte o zaman kurtuluş yok, gidebileceği yere kadar gidiyor, biriktirebildiği kadar acıyı biriktirip ceplerine dolduruyor. Keşke hayal kırıklıklarımızı bir şeylerle takas edebiliyor olsaydık...
Yine de şarkıda da diyor ya "don't feel ashamed"
O halde "i don't feel ashamed" desem, kendim de inanır mıyım ki?

Eylül 04, 2008

şimdi ben gözlerimi kapatıyorum. hatta ellerimi de üstlerine koyup sıkıca bastırıyorum. içimden sonsuza kadar saymaya başlıyorum. böyle yaparsam bana değmeden geçip giderler sanıyorum ancak olmuyor yine de.
her yerimden çekiştirip sağıma soluma çarpıp duruyorlar, dengemi bozuyorlar ama düşüremiyorlar. hoş düşsem de kalkamayacak mıyım sanki bir daha...
neyse, gerçekten sadece huzur istiyorum. başka bir şey değil. daha çoğunu değil.
sadece ve sadece huzur.
rahat bırakabileceklerini sanmıyorum ama... yine de durum böyle...

hayat, gerçekten derdin/derdim ne?
barışacağımızı sanmıyorum.

"lost, myself again, and i feel unsafe"

Eylül 01, 2008

Ben elimle koymuş gibi buluyorum.
Yoksa siz, hâlâ?
...