Şarkıyı öğrenene kadar "şakır şakır, şükür şükür" şeklinde söylemiş olsam da şimdi son model bir mp3'e sahibim ve tüm sözler ımm nasıl desem -ah tabii ki- ez ber len di!
"Her şeye rağmen yürümek güzel İstanbul'da" diyor ya Göksel, aklıma içinde İstanbul kelimesi geçen şarkılar geliyor beklendik bir şekilde. Emre Aydın'ı hiç sevmem, zaten bence o düet değil, E. Aydın vokalde Birol Bey ise geri -back ahahaha- vokalde. Düet denilen şey İki Yabancı'dır bana göre.
Tek iskender ve çiğköfte yerken bitiremediğim tabağa hüsranla bakıyor ve yutkunuyorum. Beş kuruşsuz kaldığımız olmuştu ama her şeye rağmen yürümek güzeldi İstanbul'da. Kır pideleri boğazımızı yırtacaktı neredeyse... Şimdi aklıma geldi bak ne diyeceğim; biz neden ilerdeki camiden su içmedik, dostum manyak mıydık yoksa?
5000 mağazaya ve Benetton'a sahip adam yemeğimi yerken televizyonda vızır vızır konuşuyor. Hiçbir zaman İngilizce'yi tamamen anlayamadım. Yaşasın tercüme! Fakat konuyla ilgilenmiyorum. Odak noktam dönerin sosuna düşen gözyaşı damlası şu anda.
Festivaller başlıyor, bitiyor, başlıyor... Gitsek ya yine?
not: ne yapsak moda olurdu, tey tey.