"... bir taç mısra gibi istifleyip ketebeledim.
içime astım, isteyen görür."
Ama onlar görmezler. Halbuki gözlerinin önündedir. Önündeyizdir. Henüz çıkmışızdır (...)'tan ve ağzımızda kekriyodur az önce karşılıklı oturduğumuz. Ellerim ıslanıyordur, ellerim soğuyordur. Nefesin nefesime karışırken köşedir, döneduruyoruzdur. Tam orada bir köpek var. Daha sonraları o köpeğin bir başka köpekle nasıl kavga ettiğini anlatacaksın. Ağızlarından kenetlenen köpeklerin, dişleri dudaklarına geçmiş, üzerine doğru koşmuştu, bırakma! diye bağırmıştın (bıraktı) sonrası sen bir adım kenara çekilmiştin, biraz göğüs göğüse çarpışmışlardı, en çok ağızdan ağıza yaptıkları savaştı, etkilenmiştin, oluk oluk kan akıyordu, yardım diye inliyordun, zavallı gözüküyordun uzaktan ama içinde bir hayvan can çekişiyordu, içindeki hayvan eline batan betondaki çakış taşlarına oluk oluk kanıyordu, içinde kanayan hayvan bütün anılarıyla ağız ağıza geçip önüne geleni dişliyordu. Bacağını saracaksın sonra, keyifleneceksin onun yaşadığı acılardan ancak, konumuz bu değil. Şimdi keyfimiz çakır ve sen varsın. Bi' de ben.
Uyuduğun yere ilk uzanışım, yanımdasın. Bir şeyler mırıldanıyoruz. Ellerimiz kıpır kıpırdanıyoruz. Parmak uçlarımda gezinen senin yüzün. Koklayıp öptüğün de benimki olsa gerek. Hay Allah! dercesine uykuya teslim oluyoruz. İşte, şimdi ben o uykuyu bulup çıkartsam bir yerlerden. Uyuduğum yere yaysam. Aynı uykuya girmeye çalışsam... Bunlar hep nafile. Ben neredeyim, sen nerede. Derin bir iç çekiş sonrası gelen, neyse.
Seni en çok ellerimle özledim.
Gözlerimle daha sonra.
Bu yüzden olabilir, ellerimle ne yapacağımı bilemeyişim,
gözlerimse, bahsi dahi edilmeyecek kadar körleştirdiğim.
Sen yoksun, ben üzgünüm.
Söyleyeceklerim bu kadar.
*ve sen bunları hiçbir zaman bilmeyeceksin. ama nisan.