Aralık 22, 2012

akşamın karanlığında sen denize bakarak şarkı söylüyorsun. ben yağmur altında yıkanıyorum. sigaralarımızın siperi ellerimiz. aramızda kelimelerden tek bağ yok, hepsini üç gün önce belli ki yine kesmişiz. saçlarımdan damlıyorum yere. çenemden göğsüme doğru akıp gidiyorsun, beraber mi eriyoruz ayrı ayrı mı yanıyoruz, kestiremiyorum.

(...)


sonra sırtını bizi koruyan çelik yığınına dayadın. saçlarım kurudu bir çırpıda. içim hep ıslak. üzerinde durduğumuz tahtayı kim koydu buraya, kim bilir... ıslana ıslana şişmiş, ayaklarımı üşütüyor. yüzümün yarısı aydınlıksa senin yüzünden. oysa ne kadar kıssam da gözlerimi, seni görmek için kör olmam gerekiyor bazen.
ayağımı ileri geri götürerek bir şeyler anlatıyorum. sen bana susuyorsun, ben anlattıklarıma doyamıyorum. insanlar diyorum, güven diyorum, sevgi diyorum. arka arkaya kelimeler saçıyorum. hepsi yere dökülüyor. hiçbirini tutmuyorsun. ben içimi boşalttıkça kelimelerin ateşiyle kuruyor etrafımızdaki her şey. sonra birileri bir şeyler bağırıyor. havaya asıp unutuyoruz köprüleri. giderken izmaritinle yakıyorsun beni. elimi gözlerime siper edip gidişini izliyorum bu sefer.
sabah olup boynuma sarıldığında, önceki akşamdan bahsetmeyeceğimizi ikimiz de biliyoruz.

kafamın içi çıfıt çarşısı toplayamadığım,
yine de yalnız sana ait bir kelimem olsaydı keşke.