yo yo hayır
saçlarınıza hapsettiğiniz bu koku başımı döndüren.
yo hayır, size hiç yalan söylemedim. aslında biliyor musunuz, düşünmeden konuşan insanların patavatsızca sarf edilen kelimeleri girdi aramıza yalnızca. böyle olsun, elbette, istemezdim.
bilekleriniz ince miydi? parmaklarınız mıydı yoksa? gözleriniz ne renkti acaba...
her şeyden öte, ekvator uzunluğunda bir gülüşünüz vardı yalnız. gözlerinizin içi gülüyordu ince dudaklarınızla beraber. bir de bomonti içiyordunuz ki benimle, gerisini sorma(yın) gitsin.
çok yüksek müzik çalmayı alışkanlık edinmiş bir mekanda, tükürüğünüzü yuvarlıyordum yutağıma doğru. kaçınılması imkansız bir birleşme anıydı yaşanan. etrafımızdaki her şey birbiriyle tokuşuyordu.
yo yo hayır,
şimdi böyle umursamaz olmanızın suçlusu, elbette, ben değilim.
yine de nasıl desem, yalnızca ben... ben.
böyle olsun, elbette, istemezdim.
-zaman çok geniş, insanlar niceliklerinden beklenen niteliklere hala sahip değiller-
sen bana hayatımda aldığım en güzel hediyeyi verdin.