ekim ikibinonüç.
geçenlerde bir arkadaşımlaydık, çat çat anlattı. yılları vere vere, benimse hatırımda kalmamış hiçbiri.
garip.
neyse, bugünlük geldim. çünkü lanet edesim geldi. hayatımdaki iki kayıp için.
biri aşık olup mahvettiğim arkadaşlığım için, diğeri de rakı içebildiğim ama elimde olmadan kaybettiğim terazi için.
neden böyle oldu?
cümle kuramıyor muyum, yoksa anlatamıyor muyum aklımda kalanları?
ikibinonüçten bu yana olanları beyaz çarşafa döksem kararır mı ya da allanır mı?
susmak istedim yalnızca, dünya dursun istemişim bir de belli ki durmamış.
içim öyle büyük bir pazar yeri ki, kasnakların iplerini doğru çözemezsem kumaşlar altında kalacağım, nefes alamayacağım.
hayatı basitleştirmek istedim oysa hep.
bir daha kimseyi öpmesem de o yine arkadaşım olsa, sevişmek istemese benimle uluorta ya da sağda solda...
bir daha kimseyle rakı sofrasına oturmasam da yine terazim olsa benim, saçları mis gibi koksa.
ikibinonüçten beri düşen bir ben miyim, yoksa sana da oluyor mu ara ara?
kırmalar, kırılmalar. ufak tefek bi'kaç sorunlar, yeter yeter.
canımı yakmasınlar.