Ve ben kabuslarımda yılanlarla, farelerle, böceklerle boğuşup sıçrayarak uyanırken, "hayatla derdin ne senin?" sorusuyla irkilebilen bir insan oldum bugünlerde.
Yüzümü ekranda görüp öpen bir annem var oysa ki...
Bu kadarı fazla dediğinde, kendi "fazla"lıklarımı düşündüm ve sustum. Susmam gerekiyor çoğunlukla, konuştuğumda saçmalıyorum yoksa.
Soruya vereceğim cevabı ararken fark ettim ki benim hayatla bir derdim yok, şayet bir dert varsa sahiplenilecek o kesinlikle hayata ait. Bulunduğum noktadan geriye dönüp baktığımda gördüğüm her şey dışta günlük güneşlik...
Dışı seni, içi beni.